Osmanlı İmparatorluğu son döneminde kağıt üretme girişimlerini anlatmıştık. Yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulduğu yıllarda da kağıt üretimi bulunmamaktaydı. Ancak ciddi oranlarda kullanımı vardı. Kağıt sektörü olmasa da, ithal edilen kağıtların varlığını sürdüren bir sektör varlığını sürdürüyordu. İmparatorluğun son 30-40 yılında kâğıt, değer olarak toplam ithalatın % 1'inden biraz daha az bir yer tutuyordu. Buna karşılık, İmparatorluğun kahve ithalatı için harcadığı para, kâğıda harcanan parayı birkaç kat aşıyor ve ithalatın % 2.4 ile % 4'lük bir bölümü “kahve”ye ayrılmış bulunuyordu. Aşağıda bazı yıllara ait ithalat bilgileri verilmektedir.
-1878 yılında 20.009.220 Lira toplam ithalatın 155.077 Lirası kağıt ve 476.044 Lirası kahve,
-1887 yılında 20.105.952 Lira toplam ithalatın 161.621 Lirası kağıt ve 698.322 Lirası kahve,
-1897 yılında 23.434.035 Lira toplam ithalatın 212.768 Lirası kağıt ve 935.717 Lirası kahve,
-1913 yılında 41.841.594 Lira toplam ithalatın 327.401 Lirası kağıt ve 1.003.760 Lirası kahve,
1917 yılında yayınlanan 1329 ve 1331 Seneleri Sanayi istatistiğine göre sanayi-i kırtasiyenin bir kümesini sigara kağıdı, diğer kümesini ise matbaacılık ve öteki kağıt ürünleri oluşturuyordu. Birinci Dünya Savaşı'ndan önceki yıllarda bir yıllık kâğıt ithalatı 26.000-27.000 ton dolaylarında bulunuyordu. Bu ithalatın % 58'i İstanbul limanında, 12'si İzmir limanında, geriye kalan % 30'u ise diğer limanlarda gerçekleşmekteydi. Söz konusu ithalatın % 40'ı Avusturya-Macaristan, % 20'si Almanya ve % 10'u Fransa'dan gelmekteydi. Osmanlı İmparatorluğu'nun miktar olarak çok sınırlı da olsa Yunanistan, Mısır ve İran gibi ülkelere ihracatı da vardı. Örneğin, 1913 yılındaki ihracat toplamı 208 ton kadardı ki bunun yaklaşık yarısı sigara kâğıdı ve yardımcı maddelerinden oluşuyordu.
Görüldüğü gibi, İmparatorluğun son yıllarında, ithal kâğıda dayalı çelimsiz bir kâğıt “sanayii” varlığını sürdürmektedir. Bu sanayii besleyen ithalatın, örneğin 1913 yılında, kâğıt-karton türleri bakımından gösterdiği dağılım şöyledir: Toplam miktarı 26.807 tonu bulan ithalatın en büyük dilimini ambalaj için kullanılan kaba kâğıt (12.196 ton) teşkil etmektedir. Bunu sırasıyla matbaa kâğıdı (5.732 ton), her tür mukavva (3.979 ton) ile yazı kâğıdı ve zarf (2.334 ton) ve sigara kâğıdı (1.672 ton) izlemektedir. Miktar olarak beşinci sırada yer almasına karşılık, değer olarak ambalaj kâğıdından sonra en çok paranın (kâğıda harcanan toplam ithalat değerinin yaklaşık 90251) sigara kâğıdına harcanıyor olması dikkat çekicidir. Nitekim, Cumhuriyet'ten sonra, yerli kâğıt üretimi konusunda devletten gelen ilk girişimin de sigara kâğıdı konusunda ortaya çıkması nedensiz değildir.
Kağıt konusunda Cumhuriyet Türkiye'sinin devraldığı yapı da yukarda özetlenenden pek farklı değildir. Yani tümüyle ithalata dayalıdır, kâğıt ithalat kalemleri içindeki önemli yerini korumaktadır ve “kâğıt sanayii” olarak nitelenen alan son derece zayıftır. Cumhuriyet'in ilk 7-8 yılındaki kâğıt sektörünü incelemeğe geçmeden önce Milli Mücadele yıllarındaki “kâğıt durumuna da kısaca değinmek gerekir.
Milli Mücadele'de sıkıntısı en çok çekilen şeylerden birisi de kâğıttı. Mustafa Kemal'in, “Size ne gibi bir yardımda bulunabiliriz?” diye soran Sovyet temsilcisinden, silah ve cephaneden önce kâğıt istediği rivayet edilir. Kurtuluş mücadelesi yıllarındaki kâğıt sıkıntısı kendisini en fazla gazete kâğıdında gösteriyordu. O yılların Anadolu basınında gazete kâğıdı sıkıntısının iki sonucundan birisi, sayfa boyutlarının küçültülmesi ve sayfa sayısının azaltılması şeklinde kendini gösteriyordu. Örneğin Milli Mücadele'nin sözcülerinden Anadolu'da Yenigün, 9 Ağustos 1920 tarihinden 1922 yılı ortalarına kadar tek yaprak (iki sayfa) çıkmış ve çoğu zaman asıl boyutları olan 42x58 cm olarak değil de 30x46 cm olarak yayınlanmıştır. Kâğıt sıkıntısının bir diğer sonucu da gazetelerin ele geçirilebilen her türlü kâğıda basılmasıydı. Bu da gazetelerin görünümünü olumsuz yönde etkiliyor ve doğal olarak baskı işini güçleştiriyordu.
1921-22 yılları Bakanlar Kurulu Kararnameleri arasında çeşitli gazeteler için ithal edilen gazete kâğıtlarının “gümrük resminden muaf tutulması” ya da yanlışlıkla alınmış olan gümrük resimlerinin iade edilmesiyle ilgili kararlar büyük bir yer tutmaktadır. Aynı şekilde, sigara kâğıdı ile ilgili düzenlemelerin de Bakanlar Kurulu kararları arasında büyük bir yer tuttuğu gözlenmektedir.
1923 - 1930 yılları arasındaki kağıt ithalatı ile ilgili iki ayrı kayağın verileri aşağıda ton bazında verilmektedir.
1923 ---- 14.078 ton ---- 14.176 ton
1924 ---- 15.988 ton ---- 16.084 ton
1925 ---- 17.258 ton ---- 17.387 ton
1926 ---- 22.083 ton ---- 22.243 ton
1927 ---- 20.707 ton ---- 20.835 ton
1928 ---- 23.191 ton ---- 23.326 ton
1929 ---- 23.479 ton ---- 23.547 ton
1930 ---- 22.917 ton ---- 22.972 ton
Belirtilen yıllarda kağıt ithalatı için harcanan paralar aşağıda verilmektedir.
1923 ---- 3.109.499 TL
1924 ---- 3.651.588 TL
1925 ---- 3.541.667 TL
1926 ---- 4.968.161 TL
1927 ---- 4.933.203 TL
1928 ---- 5.280.711 TL
1929 ---- 5.851.570 TL
1930 ---- 5.137.888 TL
Bu genel ithalat tutarları içinde, 1925 yılında ilk altı sırayı sargılık ve katranlı kâğıtlar; kesilmemiş yazı kâğıdı ve iyi cins matbaa kâğıtları; mukavva ve karton türleri; mektupluk kâğıt ve zarflar; tabaka halinde sigara kâğıdı ve duvar kâğıdı, döşeme kâğıdı, fotoğraf kâğıdı vb diğer kâğıtlar almaktadır. Bu altı kalem ithalatın toplamı 14.194 ton yapmaktadır ki bu da 1925 yılı ithalatının yaklaşık % 82'sini oluşturmaktadır. Aynı yıl, değer yönünden ilk altı sırayı alan kâğıt türleri ise yine sargılık ve katranlı kâğıtlar; kesilmemiş yazı kâğıdı ve iyi matbaa kâğıdı; sigara kâğıdı; çeşitli mukavva ve kartonlar; cilalı mukavvalar, mukavva kutu, boru vb ile adi matbaa kâğıdıdır. Bu altı kalem kâğıdın değer yönünden toplamı 2.710.578 lira tutmakta ve bu da o yılki ithalatın değer yönünden yaklaşık % 72'sini meydana getirmektedir.
1926 yılına ilişkin veriler de bir önceki yıldan pek farklı değildir. Ancak harcanan para yönünden 1926 yılında birinci sıraya “kesilmiş yazı kâğıdı ve iyi matbaa kâğıdı”nın yerleştiği, sargılık kâğıtlardan sonra sigara kâğıdının üçüncü sıradaki yerini koruduğu görülmektedir.
Büyük Ticaret Sâlnamesi'ne göre, anılan yıllarda kâğıt ve karton ithalatı başlıca Almanya, Belçika, Fransa ve Hollanda'daki üreticilerden sağlanmaktadır. Toplam sayıları 30'u aşkın olan bu üretici firmalardan 14'ünün Belçika'nın Anvers, 7'sinin Almanya'nın Leipzig, 6'sının Fransa'nın Lyon ve 4'ünün de Hollanda'nın Apeldoor şehirlerinde faaliyet gösterdikleri ya da buralardaki büroları kanalıyla Türkiye ile ilişkiyi yürüttükleri anlaşılmaktadır.
İstanbul'da toplam 62 kuruluş kâğıt ithalat ve ticaretiyle iştigal etmektedir. Bu kuruluşların ham kâğıdın işlenmesine dayalı bir tür imalat faaliyetini yürüttüklerini düşünmek de olanaklıdır. Kuruluşların ya da sahiplerinin adlarına göre yapılacak bir değerlendirmeye göre, İstanbul'daki 62 kâğıt tacirinin % 52'si gayrimüslim, birinin durumu belirsiz, 9'u ise Müslüman'dır. Gayrimüslim kâğıt tacirleri başta Galata olmak üzere Beyoğlu yakasında, Müslüman kâğıt tacirleri ise Eminönü-Unkapanı ekseninde faaliyet göstermektedirler.
Kâğıt tacirlerinin 10 kadarı İzmir'de faaliyet göstermektedir ve bunların tümünün de Müslüman oluşu dikkat çekicidir. Bunlardan başka Rize ve Mersin'de de birer kâğıt taciri faaliyet göstermektedir.
Cumhuriyet'in ilk yıllarındaki kâğıt ithalatının miktar ve değer yönünden genel görünümüne ilişkin bu bilgilerden sonra şimdi de ithal edilen bu kâğıtlara dayalı “Türk kâğıt sanayii”nin yapısına biraz daha yakından bakabiliriz.
Ancak daha önce, Türkiye sanayiinin, örgütleşme düzeyi, kullandığı çevirici güç ve üretim cinsleri bakımından oldukça ilkel bir düzeyde olduğunu, ülkenin tarım dışı üretiminde artizanal küçük işletmelerin egemen bulunduğunu hatırlamamız gerekir.
1927 yılında yapılmış olan sanayi sayımı, ülke sanayiini 10 gruba ayırmış ve 5. grupta yer alan “kâğıt ve karton sanayii"ni ise, “her nevi kâğıt ve karton fabrikaları, matbaa işleri ve litoğrafi ve mücellithaneler” şeklinde tanımlamıştı.
Bu tanım Osmanlı döneminde yapılan tanımdan pek farklı değildi. Burada, her nevi kâğıt ve karton fabrikalarının, kâğıt kesmek, kutu ve paket yapmak, toptan ithal edilen kâğıtları (özellikle sigara kâğıdını) perakende kullanıma hazırlamanın ötesinde bir anlam ve değer taşımadıklarını belirtmek gerekir.
1927 sanayi sayımına göre, “kâğıt ve karton sanayii”nde toplam 348 müessese bulunuyordu ve buralarda çalışanların toplam sayısı 2792 kişi idi. Bu veriler, kâğıt ve karton sanayiinin Türkiye sanayii içindeki konumunun, müessese sayısı açısından % 0,53; çalışan sayısı açısından ise Ye % 1,09'luk bir yer işgal ettiğini göstermektedir. Zira, anılan sayımda belirlenen müessese sayısı 65.245, buralarda çalışanların sayısı ise 256.855 idi.
Öte yandan, 1927 sanayii sayımına göre 10 gruba ayrılmış bulunan sanayiinin bazı müesseselerinin Teşvik-i Sanayi Kanunu'ndan yararlanmaları öngörülmüştü. 1932 yılında bu tür teşviklerden yararlanan işletme sayısı 1.473'ü bulmuştu ki bunlardan 41'i kâğıt ve karton sanayii kapsamına giriyordu. Teşvik-i Sanayi Kanunu'ndan yararlanan kuruluşlar içinde kâğıt ve karton sanayii işletmelerinin oranı yaklaşık % 3'tü. Yaratılan üretim değerinin toplam içindeki payı açısından kâğıt ve karton sanayiinin payının yalnızca% 1,4'ü olduğu dikkate alınırsa, kâğıt ve karton sanayiinin devletçe desteklenen bir sektör olduğu görülür ve 1920'lerin ikinci yarısında çeşitli büyüklüklerde kâğıt ve karton fabrikası kurma girişimlerinin ortaya çıkış nedeni daha iyi anlaşılır.
Teşvik-i Sanayi Kanunu'ndan yararlanan 41 kâğıt ve karton işletmesinden 25'i İstanbul'da, 8'i İzmir'de, 3'er tanesi Ankara ve Samsun'da, birer tanesi de Balıkesir ve Konya'da idi. Bu kuruluşların hukuki durumları açısından dağılımları ise şöyle bir manzara arz ediyordu:
Anonim Şirket 3
Kolektif Şirket 9
Limited Şirket 2
Adi Şirket 7
Devlet Müessesi 4
Şahıs İşletmeleri 14
Belirsiz 2
Söz konusu müesseselerin 1932 yılı itibariyle kuruluş tarihlerine bir göz atıldığında ise, 22 müessesenin 1923'ten önce, 12 müessesenin 1923-1928 tarihleri arasında kurulmuş olduğu, 1928, 1929 ve 1930 yıllarında birer, 1931 ve 1932'de ise ikişer müessesenin faaliyete geçmiş olduğu görülür. Yine bu işletmelerin toplam tesis değerinin iki milyon lira civarında olduğu, 14 işletmenin kendi binasında, 27 işletmenin ise kiraladıkları binalarda faaliyet gösterdikleri bilinmektedir. Kullandıkları çevirici güç açısından söz konusu 41 işletmeye bakıldığında, birisi hariç tümünün çevirici güç kullandığı, 35 işletmenin çevirici gücünü kendisinin ürettiği ve çevirici güç kaynağı olarak en fazla elektrik motoru kullanıldığı görülmektedir.
Bu kısa özet, 1930'lu yılların başındaki Türk kâğıt sanayiinin “flu” da olsa bir fotoğrafını vermektedir. Sektör, sanayide yaratılan üretim değerinin ancak % 1,4'ünü karşılamasına rağmen, Teşvik-i Sanayi Kanunu'ndan gücünün ötesinde yararlandırılmaktadır. Çünkü kâğıt, o günkü deyişle, “...en mübrem ihtiyaçlardandır. İstihlak nispetinin artması medeni inkişafa delalet eder.” Bununla birlikte, yukarda sözü edilen 41 müessese içinde kâğıt ya da karton üreten ve “fabrika” nitelemesine hak kazanabilecek belki yalnızca bir tek işletme vardı. Bu da İstanbul Balat'ta kurulu bulunan, günde 10 ton üretim kapasiteli bir mukavva fabrikası idi. 1932 yılında iki milyon liraya yakın bir gayrisafi üretim değeri yaratılmış olmasına rağmen, bu işletmelerin (biri dışında) tümü ithal edilen kâğıt ve kartonları işleyen kuruluşlardır. Sektörün yapısı, Osmanlı dönemindeki yapıdan pek de farklı değildir. Bununla birlikte 1920'lerin sonlarına doğru Türkiye'de yerli kâğıt üretimi fikrinin yeniden canlandığını ve bu doğrultuda arzu ve girişimlerin kendini göstermeye başladığını görüyoruz. Sonunda devletin Birinci Sanayi Planı çerçevesi içinde bizzat ele alacağı ve kısa sürede gerçekleştireceği ulusal kâğıt sanayiini kurma girişiminin öyküsüne geçmeden önce, bu fikrin ortaya çıkışını ve bu doğrultuda atılan adımları bir sonraki makalemizde yayınlayacağız.
0 Yorum