İkinci Dünya Savaşı yıllarında Türkiye'deki Kağıt Sektörünün yaşadıklarını özetleyen bu üçüncü makalemiz ile serimizi sonlandırıyoruz.
Kâğıt karton üretimini en az iki katına çıkarmak ve bunun için gerekli selüloz ihtiyacını ülke içinden temin etmek amacıyla 1936 yılında başlatılan çalışmalar, yani temeli atılan ikinci kağıt ve selüloz fabrikaları, çeşitli nedenlerle oldukça gecikmişti. Gerçi bu fabrikalar için gerekli makineler sipariş edilmiş, teslim alınmış ve depolara konmuştu, ama inşaat işlerinde ortaya çıkan aksaklıklar talihsizlikler ve fabrikaların gereksinme duyduğu suyun sağlanmasının gecikmesi bu tesislerin faaliyete geçmesini 7-8 yıl geciktirmişti. Kaolin hazırlama tesisinin 1941 yılı Martında işletmeye alınması hariç tutulursa, Sapanca-İzmit Su Yolu Tesisatı 1943 yılı ortalarında tamamlanabilmiş, daha sonra İkinci Kâğıt, Selüloz ve Klor fabrikaları 1944 ve 1945 yıllarında tamamlanarak devreye sokulabilmiştir.
Bu gecikmelerin bir nedeni kuşkusuz hesapta olmayan savaş ve onun getirdiği güçlüklerdi. Örneğin yabancı montör ve uzmanların 18 Haziran 1940 tarihinde ani olarak ülkeden ayrılmaları, faaliyette olan Birinci Kâğıt Fabrikası'nı olduğu kadar inşaat ve montajı devam eden tesisleri de olumsuz etkilemişti.
Almanların ani ayrılışının yarattığı sıkıntıyı ve alınan önlemleri, 1936 tarihinde göreve başlayan Adnan Ekener, 50 yıl sonra, kurumun 50. kuruluş yıldönümü törenlerinde yaptığı konuşmada şöyle anlatacaktı:
"İkinci Dünya Savaşı yılları içindeyiz. Almanya Hükümeti İzmit'teki kâğıt uzmanlarını ve Kâğıt Fabrikası ile Selüloz Fabrikası montajını yapan montörlerini geriye çağırdı. Almanlar gidince ne olacaktı? Bunun çözümü için Sümerbank tan üç kişilik bir heyet geldi ve Alman uzmanlarla görüşmeler yaptılar. Almanların kanaatleri biz Türk kâğıtçıları için olumsuzdu. Hakkımızda verdikleri raporun muhteviyatını üç maddede özetleyebilirim.
Bir; Türk personel ile fabrikayı çalıştıramazsınız. Bilgi ve yetenekleri yetersizdir.
İki; fabrikanız tekrar çalışamayacak duruma düşer, hurda olur.
Üç; iş kazaları çok artar.
Bu raporu alan Sümerbank Umum Müdürlüğü haklı olarak Fransa ve İngiltere den uzman getirtmek için teşebbüse geçti. Bu durumda biz çok üzüldük. Fabrikayı ecnebi uzman olmadan çalıştırmak en büyük emelimizdi. Sayın Safa Ülgen'in başkanlığında 11 arkadaşımızla toplandık. Hepimiz kendi bölümlerimizde fabrikayı aksatmadan çalıştırabileceğimizi rahmetli Mehmed Ali Kâğıtçı'ya arz etmeye karar verdik. Ertesi gün bizleri kabul etti. Çok memnun ve mütehassıs oldu. Hepimizi yakinen tanıyordu. O kadar duygulanmıştı ki, gözlerinden yaşlar aktığını gördüm.
Durum, Ankara'ya bildirildi. Bu arada Almanlar memleketlerine dönmüştü. Fabrika bizlere kalmıştı. Ankara'dan müsaade gelmeden müdür, mühendis, teknisyen ve işçi arkadaşlarla kâğıt imaline başladık. "
Sapanca-İzmit Su Yolu Tesisatı:
Fabrika inşaatlarıyla Sapanca su tesisatına ilişkin inşaat işlerinin büyük bir kısmını yürüten müteahhit Vahit Akpak'ın ölümü, durumu karmaşıklaştıran, işleri geciktiren beklenmedik bir unsur oldu. Bununla birlikte, gecikmelerin temel iki nedeninden birisinin, hükümetin ikircikli tutumu, diğerinin de Sapanca su tesisatının zamanında devreye sokulamaması olduğu söylenebilir.
İkinci kâğıt ve selüloz fabrikalarının kurulması, su sorununu yeniden gündeme getirmişti. Üç fabrika birlikte çalıştığı zaman saniyede 700-800 litre suya ihtiyaç olacaktı. Mevcut Kilez Deresi su tesisatı bunu sağlayamayacağı için ya mevcut tesisatı büyütmek ya da başka bir kaynaktan su getirmek gerekiyordu. Bu konudaki çalışmalar 1937 yılında başlatılmıştı. İzmit Kâğıt ve Karton Fabrikası İnşaat Kontrol Şefi Orhan Tuksavul'un hazırladığı 5 Mayıs 1937 tarihli bir rapora göre, su ihtiyacının Kilez Deresi yerine başka bir kaynaktan (Sapanca Gölü) temini daha rasyonel ve rantabl olacaktı. Başka ve daha güçlü bir kaynaktan su temini fikri böylece ortaya atıldıktan sonra, Kâğıt ve Karton Fabrikası'nın eski İnşaat Kontrol Şefi Mühendis İlyas Cural'a bir başka rapor hazırlatılmış; bu raporda suyun Sapanca Gölü'nden alınmasına gerek olmadığı, iki alternatif yöntemle suyun Kilez Deresi'nden sağlanabileceği görüşü ileri sürülünce, genellikle olduğu gibi, bu kez yabancı bir uzmanın görüşüne başvurulmuştur. Nafıa Vekaleti'nin “su uzmanı” Dr. Gruner, Sapanca Gölü ve Kilez Deresi'nde yaptığı araştırmalar sonucunda, 9 Aralık 1937 tarihinde bir rapor hazırlanmış ve bu raporda, iki alternatif de ayrıntıları ile ortaya konulduktan sonra , suyun Sapanca Gölü'nden alınması" her bakımdan faideli olacağı" belirtmiştir. Bu görüş Sümerbank İnşaat Servisi tarafından da benimsenmiş ve yaklaşık 24 kilometre mesafeden fabrikaya saniyede 600 litre su taşıyacak tesisatın yapılması için çalışmalar başlatılmıştır. Tesisatın çelik, saç ve font boru gibi aksamı ile inşaatı için yerli ve yabancı firmalardan tekif alınmış, boru aksamı Deutsche Eisenwerke firmasına 9 Şubat 1939 tarihinde, inşaat ise Vahit Akpak firmasına 17 Şubat 1939 tarihinde ihale ve sipariş edilmiştir. İhale ve sipariş koşulları ile yapılan anlaşmalara göre su tesisatının bütün işlerinin 31 Ağustos 1939 tarihinde bitmesi gerekirken, savaş nedeniyle yurt dışından gerekli malzemenin getirtilememesi, müteahhit Vahit Akpak'ın ölümü vs. nedenlerle hiçbir iş planlandığı gibi yapılamamıştır. Daha sonra boru ve tulumba sisteminin yurt içinde, Karabük Demir ve Çelik Fabrikası ile Eskişehir Cer Atölyesinin ve Müessese atölyelerinin olanakları ile yapıldığı; inşaatın ise uzunca bir süre geciktikten sonra bir ara Sümerbank tarafından emanet usulüyle tamamlanması düşünüldükten sonra yeniden eksiltme yoluyla bir müteahhide ihale edildiği anlaşılmaktadır. 250'şer litresi kâğıt fabrikaları ile selüloz fabrikasına, 100 litresi ise klor fabrikası, İzmit Şehri, Devlet Demir Yolları ve Donanma Komutanlığı'na tahsis edilen saniyede 600 litre kapasiteli Sapanca Su Tesisatı 1943 yılı ortalarında tamamlanarak, 23 Haziran 1943 Çarşamba günü saat 17:00'de yapılan bir törenle İktisat Vekili Fuat Sürmen tarafından hizmete sokulmuştur.
O günlerin ifadesiyle "Balkanlar'da misli bulunmayan ve hatta dünyada bile benzerleri pek az olan” bu tesisatın önemli özelliklerinden birisi Türk işçisi tarafından yapılmış ve özellikle 800 milimetre çapındaki boru ve diğer malzemenin -koşulların zorlamasıyla- yurt içinde üretilmiş olmasıdır, Örneğin bu tesisat için gerekli 3.5 ton ağırlığındaki vanalar Selüloz Sanayii Müessesesi Atölyeleri ile Eskişehir Cer Atölyesi'nde üretilmiştir. Selüloz ve kâğıt üretiminde çok fazla su kullanıldığı için Selüloz Sanayii Müessesesi açısından can alıcı öneme sahip Sapanca su tesisatı, göl kenarındaki emme tesisatı, tulumba istasyonu ve yüksek su deposu, fabrikaya kadar olan yaklaşık 24 kilometrelik su taşıma hattı ve fabrika alanındaki su depolarından oluşan bir sistemdi.
1940-43 yılları, basının dilinde “fabrikalarımız yarıda mı kalıyor”, yetkililerin ağzında ise "yeni tesislerimiz en yakın zamanda açılıyor” sözleriyle geçti. 1943 yılı ortalarında su tesisatının tamamlanmasından sonra, 1944 yılından başlayarak diğer fabrikalar da sırasıyla hizmete sokuldu.
İkinci Kâğıt Fabrikası:
Temeli Birinci Fabrika'nın açıldığı gün atılmış, inşaat ve montaj işlerinin önemlice bir bölümü de 25 Nisan 1940 tarihinde tamamlanmış olan İkinci Kâğıt Fabrikası, su tesisatı bittikten sonra 1944 yılı başlarında deneme üretimine başlayabilmiş ve 24 Temmuz 1944 tarihinde düzenlenen bir törenle, İktisat Vekili Fuat Sirmen tarafından Saman Selülozu Fabrikası ile birlikte resmen işletmeye alınmıştır.
İkinci Kâğıt Fabrikası, biri gazete ve yazı-tabı kâğıdı, diğeri ise sigara kâğıdı üretecek iki kâğıt makinesi ile imal edilen kâğıtları işleyecek tesisattan Kâğıt makinelerinden birisi 2850 mm. çalışma genişliğinde gazete kağıdı diğeri ise 1720 mm. çalışma genişliğinde sigara kâğıdı üretmeye uygun makinelerdi. Bu makinelerle deneme üretimi çerçevesinde ilk gazete kağıdı 7Ninsan 1944, ilk sigara kâğıdı ise 7 Şubat 1944 tarihlerinde üretilmiştir. Sigara kâğıdında, Sümerbank Genel Müdürü Hulki Alisbah'ın huzurunda Demo yapıldıktan sonra, Tekel İdaresi teknik adamlarının da katılımıyla 28 Mart 1944 tarihinde seri üretime başlanmış; gazete kâğıdında ise üretim devamlılık kazanabilmesi, ham ve ilk madde yetersizliği nedeniyle ancak 21 Mayıs 1945'ten itibaren mümkün olabilmiştir Gazete üretimine tahsis edilen 3 numaralı kağıt makinesinde ayrıca ikinci ve üçüncü hamur yazı ve tabı kağıtları ile sargılık kağıt da üretilebiliyor, sigara kağıdı makinesinde ise ayrıca ince ambalajlık ince kağıtlar imal edilebiliyordu. İkinci Kağıt Fabrikasının yıllık üretim kapasitesi, 11.000 tonu gazete ve yazı tabı kağıdı, 1000 tonu ise sigara ve ince kağıt olmak üzere 12.000 tondu.
Selüloz Fabrikaları:
Selüloz Fabrikaları Birinci Sanayi Planı'nda öngörülmüşken, daha sonra Birinci Kâğıt Fabrikası ile birlikte kurulmalarından vazgeçilmiş ve özellikle savaşa giden ortamın yarattığı sıkıntıların “bir musibetin bin nasihattan evlâ” olduğu özdeyişini hatırlatmasıyla kurulmalarına yeniden karar verilmişti. Ülkede mevcut çeşitli lifli hammaddeleri işleyebilecek şekilde planlanmış olan selüloz fabrikaları, paçavra, saman ve odun selülozu birimlerinden oluşuyordu.
Bunlardan paçavra selülozu fabrikası 10 Şubat 1944, saman selülozu fabrikası ise 31 Mayıs 1944 günü üretime başlamış ve her ikisi de 24 Temmuz 1944 tarihinde yapılan törenle İkinci Kâğıt Fabrikası ile birlikte işletmeye açılmışlardır. Odun selülozu fabrikasının tamamlanması biraz daha gecikmiş, 23 Nisan 1945 günü deneme üretimine başlayabilen odun selülozu fabrikası, 17 Ağustos 1945 günü klor-alkali fabrikasıyla birlikte ve Cumhurbaşkanı İsmet İnönü'nün hazır bulunduğu törenle işletmeye alınmıştır.
Paçavra selülozu fabrikası, başta sigara kâğıdı olmak üzere ince kâğıtların ilk maddesini, keten, kendir ve paçavra gibi malzeme kullanarak üretmek amacıyla kurulmuştu. Kullanılan hammadde cinsine göre yılda 400-1000 ton arasında değişen bir kapasiteye sahipti. Bu fabrikada, incelenen yıllarda, hammadde olarak, ham keten ve kenevir; ip ve urgan fabrikalarının artıkları, kendir üstüpüleri ve eski ip kullanılıyordu. Bu tür malzemeden günde üç ton İşlenmesiyle elde edilen selüloz özellikle sigara kâğıdı üretiminin temel girdisiydi. Fabrikada ayrıca eski asker elbiseleri pamuk döküntüleri ve eski çuvallar gibi malzemeden, diğer kâğıt türleri için selüloz üretilmesi de mümkündü.
Yıllık kapasitesi 2.400-3.000 ton olan saman selülozu fabrikası her yıl hasattan sonra arta kalan çavdar, yulaf, buğday, arpa, çeltik, mısır vb saplardan soda, monosülfit vb kimyasal yöntemlerle beyazlatılmış selüloz üretimini amaçlıyordu. Fabrika, başlıca saman kesme ve hazırlama kısmı, her biri 7 m3 olan üç büyük döner kazandan oluşan pişirme kısmı ve beyazlatmanın yapıldığı monosülfit kısmından oluşuyordu. 1940'lı yılların ikinci yarısında fabrikada 24 saatte 8 ton beyazlatılmış selüloz üretilebiliyor ve bunun için de günde 20-25 ton saman, 30-35 ton buhar, 3.5 ton sodyum hidroksit, 1.8 ton kireç kaymağı, 1.500 kwh. elektrik ve 4.000 ton su kullanılıyordu.
Yılda 12.000-15.000 ton kapasiteli odun selülozu fabrikası, selüloz fabrikalarının en önemlisiydi. Zira kâğıt sanayiinde kullanılan çeşitli hammaddelerin kalite ve fiyat açısından en önemlisi odundu. Özellikle “asitle açma” ya da kalsiyum bisülfit yönteminin kullanılmaya başlanmasından sonra, kâğıt üretimi için en uygun selüloz köknar ve ladin gibi kozalaklı ağaçlardan hazırlanıyordu. Bu fabrikanın odun hazırlama, hamur hazırlama, beyazlatma gibi değişik ve oldukça karmaşık birimleri vardı. Fabrikanın beş pişirme kazanında günde toplam 50 ton selüloz üretilmesi mümkündü. Bunun için de günde 300 m3 odun , 15 ton pirit, 10 ton kireçtaşı, 125 ton buhar, 17.500 m3 su ve 15.000 kwh elektrik enerjisi gerekliydi.
24 Ocak 1945 tarihinde odun selülozu fabrikası prit ocağı ateşlendi, Şubat ayının 8'inde ise odun selülozu pişirilmesine başlandı ancak pişirme kazanlarında meydana gelen bir sızıntının giderilmesi iki aydan fazla bir süre aldığı için 24 Nisan 1945'te onarım tamamlandı ve 1 Mayıs 1945 tarihinden itibaren üretime başlandı.
Klor-Alkali Fabrikası:
Ülkenin ve selüloz sanayiinin önemli yardımcı madde ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla kurulan klor-alkali fabrikasının temelinin 10 Temmuz 1938'da atıldığı ve yaklaşık bir yıl içinde tamamlanmasının planlandığı hatırlanırsa, bu fabrikanın da bir hayli geciktiği görülür. Nitekim, klor-alkali fabrikasının türbin montajına 27 Nisan 1943, kazan dairesi montajına ise 15 Temmuz 1943 tarihinde başlanabilmişti. 1944 Mart'ından itibaren kazanların ve kireç ocağının ateşlenmesi ile elektroliz banyolarının çalışmaya başlaması sağlandı. 15 Mart 1943'te mayi klor tesisatı hazırlığına girişildi ve 12 Nisan 1945'te ilk mayi klor üretimi gerçekleştirildi ve 1 Ağustos 1945 tarihinde klor asidi tesisatı tamamlandı. Fabrika daha önce değinildiği gibi, 17 Ağustos 1945 tarihinde Cumhurbaşkanı İsmet İnönü tarafından törenle açıldı. 5 Eylül 1945 tarihinden itibaren ise Hidroklorik Asit üretimi gerçekleştirildi.
0 Yorum