Bir önceki makalemizde, Mehmed Ali Kağıtçı'nın Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk yıllarında, kağıt fabrikası kurulması için gayretlerinden bahsetmiştik. Bu makalemiz, serinin devamı olarak yayınlanmaktadır. Hadi, Cumhuriyetin başlangıç yıllarına geri dönelim.
Kâğıt bir süredir “yeni Türkiye"nin gündemini işgal ediyordu. Helvayı karmak için yağın, unun, şekerin, suyun var olduğu görülüyor; usta bir helvacı aranıyordu. Gerçi yerli ve yabancı birtakım helvacı adayları boy göstermiş ama hiçbiri henüz helvayı karmayı başaramamıştı. Bunda, başka etkenlerin yanı sıra “yeni Türkiye”nin, bütün dünya ile birlikte derin bir ekonomik kriz ortamına sürüklenmeye başlamasının payı olduğu da düşünülmelidir. İşte bu kriz ortamı hükümeti yeni arayışlara itiyor ve 1929 yılının sonlarında, “istihsalatı artırmak ve mümkün mertebe istihlakâtı müstahsalat-ı dahiliyeye hasretmek” amacıyla bir sınai program hazırlama girişimleri başlatılıyordu. Daha sonra Türkiye Cumhuriyeti'nin Birinci Sanayi Planı'na dönüşecek olan bu sınai program çerçevesinde deri, pamuklular, yünlüler ve makinelerin yanı sıra “kâğıtçılık” da ilk kez devlet tarafından ciddi olarak ele alınıyordu. İktisat Vekalet-i Celilesi'nin 8 Aralık 1929 tarih ve 6547 sayılı bir yazısıyla ilgililere yapılan çağrıda;
a. Hammaddesi ülkede yetiştiği halde ürünü dışardan alınan eşyanın ülke içinde üretilip üretilemeyeceği,
b. Ham olarak ihraç ettiğimiz maddelerin mümkün olduğunca değerlendirilmiş bir şekilde, yani mamul olarak ihraç etme olanağının bulunup bulunmadığının araştırılması isteniyordu. 1926-1928 yılları içinde yapılan yün, pamuk, deri, kâğıt, cam ve kimya sanayii maddeleri ithalatına ilişkin listelerin incelenmesi ve;
- Bunlardan hangilerinin memleket içinde üretilmesinin mümkün olduğu,
- Bunları yapmak için nasıl bir program takip edilmesi gerektiği,
- (Bu kalemlerin herbirinde) tüm ithalatı karşılayacak fabrika veya fabrikaların birden mi, yoksa tedricen mi yapılması gerektiği ve bunun kaç yıllık bir program ve ne kadar para ile gerçekleştirilebileceği,
- Bu şekilde fabrikalar kurulduğu takdirde mevcut gümrük mevzuatının ve Teşvik-i Sanayi Kanunu'nun bunları yeterince koruyup korumayacağı ve ayrıca korumaya gerek olup olmadığı,
- Maliyet, satış ve kârın ne olabileceği ilişkin
rakamlara müstenit birer rapor hazırlanması ve durumun gizli tutularak, 20 Aralık 1929 tarihinde Ankara'da hazır bulunması isteniyordu. Bekleneceği gibi kağıt ile ilgili raporun hazırlayıcısı Mehmed Ali Bey'den başkası olmayacaktı. Mehmed Ali Bey, Kağıtçılığımız Hakkında Rapor adlı bu çalışmasında kağıdın ve onun üretimini sağlayan selüloz sanayiinin önemini belirttikten sonra, şe tezi savunuyor ve sayılarla kanıtlamaya çalışıyordu: Selüloz üretimine yarayan her türlü ilk ve yardımcı madde ülkemizde mevcuttur. Raporun ikinci bölümünde bunların nasıl yapılabileceği ayrıntılarıyla açıklandıktan sonra, üçüncü bölümde bir başka tez ileri sürülüyordu: “Kâğıt ithalatımızı gösteren cetvellerde muhtelif namlar ile gösterilen kâğıt ve mukavva cinslerinin hepsini memleketimizde yapmak imkânı vardır.” Raporda kâğıt üretiminin gerçekleştirilmesi için önerilen strateji, bütün kâğıt ihtiyacımızı tatmin edecek kâğıt fabrika ya da fabrikalarının hep birden kurulması yerine, “önce harcıalem olan cinsten başlayarak, tedricen inkişaf ettirmek” şeklinde belirleniyordu. Raporda ayrıca, günde 10 ton kâğıt üretim kapasitesi ve mekanik hamur, selüloz ve kâğıt üretim birimleri olan bir fabrika ile işe başlanması öneriliyordu. Raporun dördüncü bölümünde maliyet ve kârlılık hesapları yapılıyor, bu işin kârlı olduğu, kısa bir sürede ithalatın yaklaşık % 80'inin karşılanabileceği ve mevcut teşvik ve korumalardan başka özel bir korumaya gerek olmadığı belirtiliyor ve “Eğer Hükümetimiz ve Tütün İnhisarı her sene kâğıt için sarfettikleri parayı bir sene peşin tediye ederlerse Türk kâğıt fabrikası kolaylıkla teessüs eder ve kâğıt ihtiyaçlarını zamanında temin eder” deniyordu. Raporun son bölümünde ise Türk kâğıtçılığını kurarken göz önünde bulundurulması gereken kuruluş yeri, çevirici güç, ulaşım imkanları, su kaynağı, teknik eleman ve işçiler, makineler ve yönetime ilişkin kimi “faideli noktalar”a değiniliyordu.
Bu rapor, kısa sürede bir sonuç yaratmamış olsa da, çeşitli açılardan önemlidir. Bir kere, sanıldığı ve pek çok kaynakta ileri sürüldüğü gibi, (yukarda anılan çeşitli girişimler dışında) Türkiye'de bir kâğıt sanayii kurma yolundaki ilk ciddi girişimin İş Bankası'ndan değil, İktisat Vekaleti'nden yani devletten geldiğini göstermektedir. Girişim, ister yalnızca Tütün İnhisarı'nın ihtiyaçlarını karşılamak, isterse onu aşan bir kapsamda düşünülmüş olsun, "Sınai program” çerçevesinde yerli kâğıt üretiminin siyasi iktidarın gündemine bir şekilde girmiş olduğunu göstermesi açısından da önemlidir. Nitekim, ki İktissat Vekili Şakir Kesebir'in 1930 yılında Başvekilliğe sunduğu ünlü İktisadi Vaziyetimize Dair Rapor'unun kâğıtçılıkla ilgili bölümü, Mehmed Ali raporunun mantığını, tezlerini ve verilerini aynen yansıtmaktadır. Rapor ayrıca, uzmanlık alanını bir süredir İstanbul'da kabul ettirmiş olan Mehmed Ali Bey'in, sesini Ankara'ya duyurmuş ve kendini kabul ettirmiş olması açısından da önemlidir.
Bir kâğıt fabrikasının kurulması yolunda bu raporun (ve diğer alanlara ilişkin raporların) hemen bir sonuç vermediğini biliyoruz. Bunun nedeninin, derinleşen iktisadi bunalımdan kaynaklanan ülke ve dünya koşulları nedeniyle başlayan yeni arayışlar sonucu, önce artan müdahalecilik, ardından da planlı bir “devletçilik” için cephe gerisinde yığınak yapmakla ilgili olduğu düşünülebilir. Nitekim, devletin ekonomik hayata müdahalesi konusunda çok daha ılımlı Şakir Kesebir'den sonra İktisat Vekaleti'nin başına getirilen Mustafa Şeref (Özkan) Bey'in İktisat Vekilliği döneminde (28.9.1930-8.9.1932) devletçiliğin kuramsal hazırlığı yapılacak, daha sonra Sümerbank'ın kurulmasıyla örgütsel yapılanması oluşturulacak ve Birinci Sanayi Planı (1933) ile de devletçi uygulamalar fiilen yürürlüğe konacaktır.
Bu arada, iş Bankası tarafından bir kâğıt fabrikasının kurulması sorunu devletçi, müdahaleci Mustafa Şeref Bey'in, deyim mazur görülebilirse, yiyecek ve onun yerine geçen İş Bankası Umum Müdürü “liberal” Celal (Bayar) Bey'in İktisat Vekilliği döneminde ( 9-9.1932-25.10.1937), bir hayli paradoksal bir şekilde, Sümerbank eliyle ve Birinci Sanayi Planı kapsamı içinde çözüme ulaşacaktır.
İş Bankası kağıt fabrikası kurma girişimi, gerek o zaman hükümet içinde yol açtığı değişiklik, gerekse daha sonraki yıllarda bir hayli yoğun polemiğe yol açmış olması açısından önemlidir. Şimdi bu gelişmeleri özetlemeye çalışalım. Adı verilmeksizin “milli bir banka”nın. yabancı bir grupla yanı yarıya ortaklık halinde bir kâğıt fabrikası kuracağı haberleri basında ilk kez 1932 yılının Mayısında yer aldı. Aynı yılın Temmuz ayında basında yer alan bir başka haberde ise, Rusya'dan kredi ile alınan ve bir kısmı ülkemize getirilen makinelerle çeşitli fabrikalar kurulacağı, bu fabrikaların, kurulmasına çalışılan Sanayi Ofisi'ne bağlanacağı, bu arada cam, soda ve kâğıt fabrikalarının kurulması konusunun tetkik edilmekte olduğu duyuruluyordu. İktisat Vekili Mustafa Şeref Bey'in 1932 yılı Temmuzunda çıkardığı devletçi yasalar özel kesimin tepkisini çekmiş ve İş Bankası'nca kurulması düşünülen kâğıt fabrikasına izin verilmemesi olayının bardağı taşırmasıyla Mustafa Şeref Bey görevden ayrılmış, yerine İş Bankası Umum Müdürü Celal Bey getirilmişti . 1932 Eylülünde basın bu olaylarla meşguldü. Mustafa Şeref Bey'in “sağlık nedenleriyle” görevden ayrıldığının açıklanmasının ardından, Mehmet Asım (US) "İktisat Vekaleti'nde Tebeddül” adlı başyazısında, “Yeni İktisat Vekilimizin (Celal Bayar) en kat'i bir zaruret olmadıkça ferdi teşebbüsleri ve halkın iktisadi ihtiyaçlarını tazyik etmemek prensibini tatbik edeceği şüphesizdir” diyerek özel kesimin beklentisini dile getiriyordu.”
İktisat Vekilinin değişmesinden sonra, ilk kez 3 Ekim 1932 tarihinde gazeteler, İş Bankası'nın bir kâğıt ve cam fabrikası kuracağını haber veriyorlardı. Oysa İş Bankası bu kararı çok önceden almıştı. Nitekim, fabrikayı kurması düşünülen Alman J. M. Voith firmasının Türkiye işlerine bakan St. Pölten'deki bürosundan Heidenheim'daki merkeze yazılan 11.8.1932 tarihli bir yazıda, İş Bankası'nın halen Berlin'de bulunan Türk yetkilileri ile sipariş bedeli, ödemenin bir kısmının tütün karşılığı yapılması vb. konuları görüşmek üzere 15 Ağustos 1932 tarihinde Viyana'daki Türk Büyükelçiliği'nde toplanılacağı belirtiliyordu. Kaldı ki, bankanın kuracağı kâğıt fabrikasının şartnamesini hazırlayan Mehmed Ali Bey, bu çalışmasını 12 Temmuz 1932 tarihinde “İş Bankasi Müdüriyet-i Aliyyesine” sunmuştu.
1932 yılının Kasım ve Aralık aylarında basında yer alan haberler, İş Bankası'nın bir kâğıt fabrikası kurmak üzere olduğunu duyuruyordu. Bu haberlerden ikisi ilginçtir. 4 Kasım tarihli olan birincisinde, Mehmed Ali Bey'le yapılan uzunca bir mülakata yer veriliyor ve Mehmed Ali Bey şunları söylüyordu:
“On seneden beri bu iş için çalışıyorum. Bu zaman zarfında yerli ve yabancı müteaddit müteşebbis gruplar teşekkül etti. Bunların hemen hepsi bana müracaat ettiler. Kendilerine lazım gelen delâleti ifa ettim... İş Bankası bittabi beni çağırdı. Vaziyeti yeniden tetkik ettim, fabrika mahalli ve bütün teferruatı ile makineler hakkında hazırladığım projeyi takdim eyledim... Kâğıt fabrikasının makineleri ve levazımı en son sistem ve memleketimizin şeraitine uygun bir tarzda tertip olunmuştur."
24 Aralık'ta yine Vakti gazetesinde yer alan bir haberde, İş Bankası'nın bir kâğıt fabrikası kurma kararı hatırlatıldıktan sonra, fabrikanın İzmit'te veya Sapanca taraflarında kurulacağı ve günlük üretiminin 30-35 ton arasında olacağı açıklanıyordu.""
1933 yılı ortasında Sümerbank kurulup da, selüloz ve kâğıt sanayiinin, Birinci Sanayi Planı uyarınca bu kuruluş tarafından gerçekleştirilmesine kadar, kâğıt fabrikası konusu hep İş Bankası'nın adıyla birlikte anılmıştır. Şimdi, kâğıt fabrikasının İş Bankası'nca kurulamayışının perde arkası öyküsünü izleyelim. Celal Bayar 1965 yılında Meydan dergisinde yer alan bir yazısında bu konuda şunları anlatıyordu:
“Birgün bana Mehmed Ali Kâğıtçı adında bir gençten bahsettiler. Almanya'da kâğıt sanayii ihtisası yapmış. Türkiye'de de bir kâğıt fabrikası kurulmasını düşünüyormuş. Hakkında bilgi toplattım. Böyle bir fabrikayı kuracak bilgiye ve kaabiliyete gerçekten sahip bir genç olduğunu öğrendik. Kendisini çağırtıp konuştum. Projelerini incelettim. Neticenin gene müsbet olduğunu görünce Banka İdare Meclisi'ne getirdim ve karar aldım.
Yerini seçtik. Fabrika İzmit'te yapılabilirdi. Teşvik-i Sanayi Kanunu'na göre, o bölgede aynı mahiyette ikinci bir fabrika yapılmasını önlemek üzere mıntıkalar ayrılıyordu. Biz de Banka olarak izin istedik. Sanayi Vekaleti vasıtasıyla Hükümet cevap verdi:
- Bu fabrikayı da Ofis (Devlet Sanayi Ofisi) yapacak, size izin veremeyiz.
Bu hadise devlet bütçesinin aşağı yukarı 200 küsur milyon olduğu ve öğretmen maaşlarının ödenemediği bir tarihte cereyan ediyordu.
Bu kararı yürütülemeyen Banka İdare Meclisi'ne durumu açtım. İzahat verdikten sonra ilave etmek lüzumunu da duydum:
- Ben onların yerinde olsam bu işi reddetmezdim. İhtiyaç çoktur, elde para yoktur. Bu münasebetle devletin yükünü azaltmış olurdum. O devlet ki bütçesi maaş vermeğe bile müsait değil. Madem bir hususi teşebbüs talip olmuştur, bunu ona verir, hatta desteklerdim.
“Ben bu gibi meseleleri kendisine intikal ettirmezdim. Ama idare Meclisi'nde arkadaşları vardı. Atatürk'e söylemişler ve iş görmek isteyen ve bilhassa sanayi meselesinde çok hassas olan Atatürk bir tatil günü Orman Çiftliği'nde atla geziyordu, beni gördü, yanına çağırdı.
- Bir kâğıt meseleniz varmış, anlat bakalım dedi. Anlattım. Atlayın otomobile, yolda bana bir daha anlatın dedi. Tekrarladım. Fikri çok beğenmişti. Devletin yaptığını devlete yaptırmak, ama yapamadıklarını hususi teşebbüse yaptırmak. Bu ona çok yakın geliyordu, Kılıç Ali'nin evinin bahçesinde oturduk. Bir kere daha anlattırdı. Ve sonunda mesele benim üzerime kaldı.
sat Vekili oldum.
Celal Bayar'ın ikinci kez İktisat Vekilliği'ne atanmasına yol açan bu olayı değişik kaynaklar değişik biçimlerde aktarmaktadırlar. Olayın bir başka an atımı ve yorumu konusunda ise İlhan Tekeli ve Selim İlkin'in saptamaları yararlı olabilir;
Bir süredir bir kâğıt fabrikası yapılması hükümete yakın çevreleri işgal ediyordu. Gümrük ve İnhisarlar Vekaleti'nin bu konudaki bir girişiminin sonuçlanmaması üzerine, T. İş Bankası Genel Müdürü Celal Bayar, bir proje hazırlatmış ve bu proje ile İktisat Vekaleti'ne başvurmuştu. Yeni D.S.0, (Devlet Sanayi Ofis) yasasının 6. maddesine göre, bu konuda girişimciler, yatırım kararlarını doğrudan uygulama olanağına sahip değillerdi. Hükümetin bu konudaki eğiliminin kâğıt fabrikasını kendisinin kurmak istediği yönünde olduğu T.İş Bankası çevresince öğrenilmiştir. Bunun üzerine gerekli desteği sağlamak için T. İş Bankası Genel Müdürü Celal Bayar ile Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut (Soydan), Yalova'da Mustafa Kemal'i ziyaret ederek durumu açıklamışlardı. Mustafa Şeref Özkan'ın sağlık nedenleriyle yapacağı bir Avrupa gezisi öncesinde, muhtemelen T. İş Bankası yöneticilerinin yapmış oldukları ziyaretin etkilerini azaltmak nedeniyle, Yalova'da Mustafa Kemale 7 Ağustos 1932'de veda ziyaretinde bulundu,
Bu ziyaret sırasında Mustafa Kemal'in Sanayi Umum Müdürü'nü (A, Şeref Önay) “Nasıl bilirsiniz” diye bir sorusunu Özkan “dürüst, çalışkan ve kıymetli bir mesai arkadaşım olarak” bilirim diye cevaplandırmıştır. Bu cevap Mustafa Kemal'in çok sert tepkisine yol açarak, İŞ Bankası'na istenilen müsaadenin verilmemiş olmasını, Sanayi Umum Müdürü'nün kötü niyetine ya da bazı menfi tesirler altında kalmasına' bağlamıştır.
Bu anlatılanlar, Celal Bayar'ın, Atatürk'ün de bu kadar desteğini sağlamışken ve kendisi hazır İktisat Vekili olmuşken kâğıt işini niçin yeniden İş Bankası'na vermediğini açıklamamakla birlikte, olaya devletin sahip çıktığını ve bu görevin kısa bir süre sonra kurulacak olan Sümerbank'a bırakılmış olduğunu göstermesi açısından dikkate değer. Ayrıca kurulacak kâğıt sanayiinin mahiyeti, Birinci Sanayi Planı'nın, “ana hammaddeleri ülkemizde bulunan” sanayilere öncelik verme, "İç pazara dönük ithal ikamesi türü sanayileşme” gibi stratejik hedeflerine uygun düştüğü için ve kâğıdın “mübrem” ve önemli bir madde olması açısından devlete bırakılmış olduğunu da kabul etmek gerekir.
Bununla birlikte İş Bankası'nın konuyla ilgisi hemen kesilmemiş, Sümerbank'ın kuruluşundan sonra da kâğıt sanayii ile ilişkisi bir süre daha devam etmiş; aslında bu el değiştirme yumuşak bir geçiş şeklinde olmuştur.
“Bir kere üstlenici firma ile ilişkileri İş Bankası başlatmış ve bu bir süre daha böyle devam etmiştir. Ayrıca hükümet, daha önce bir şeker fabrikasının kuruluşunda yaptığı gibi üstlenici firmaya yapacağı ödemenin önemlice bir kısmını tütünle karşılamak istemektedir ve bu nedenle Ziraat Bankası da devreye girmektedir. Nitekim teklif alınan yabancı firmalardan birisi olan J. M.
Voith'in merkezi ile St. Pölten şubesi arasında 1933 Ağustos-Aralık aylarında yapılan yazışmaların en önemli konusu bu tütün karşılığı ödeme meselesi olmuştur. Örneğin, İş Bankası adına görüşmeleri yürüten Hayri Bey'den St. Pölten şubesine yazılan 10 Kasım 1933 tarihli yazıda, kâğıt fabrikasının İş Bankası, Ziraat Bankası ve Sümerbank tarafından kurulmasının kesinlik kazandığı, ancak burada Önemli olan koşulun Ziraat Bankası'nın elindeki 600.000-700.000 TL değerindeki tütünün üstlenici firma tarafından satın alınması olduğu bildiriliyordu. Yazıda ayrıca İsviçreli rakibin bu koşulu kabul ettiği, diğerlerinin de etmesinin muhtemel olduğu kaydediliyordu.
Sümerbank'ın kuruluşundan yaklaşık beş ay sonra bile Voith firması ile görüşmeleri İş Bankası sürdürüyordu. Bu arada Voith firmasının başmühendisi Jandeysek ve başka uzmanlar 1933 yılının son aylarında ve 1934 yılı başında Ankara'ya çeşitli ziyaretler yaptılar. Voith'in teklifi 1933 yılı sonundan önce Ankara'ya ulaştırıldı. Ankara'da bulunan Müdür Heller'in 27 Şubat 1934 tarihli telgrafına göre, “tütün sorunu ortadan kalkmış”; “buna karşılık ödemeler için 7 yıl vade” istenir olmuştu.
Voith firmasından Reich Ekonomi Bakanlığı'na gönderilen 20 Mart 1934 tarihli bir yazıda, “Türkiye'de kurulması planlanan kâğıt fabrikası ihalesini bu ayın 17. günü Cumartesi itibariyle kazanmış olduğumuzu size bildirmekten kıvanç duyuyoruz” denilmesinden, 1934 yılının Mart ayında ihalenin tamamlanmış olduğunu da öğreniyoruz. Bununla birlikte bu ihaleyi sonuçlandıracak anlaşmanın imzalanması bir haftadan biraz fazla süre almış ve anlaşma resmen 26 Mart 1934 tarihinde Ankara'da imzalanmıştır.
Olaya bir de Türkiye tarafından bakacak olursak, 26 Kasım 1933 tarihinden kısa bir süre önce Sümerbank, Türkiye İş Bankası ve Ziraat Bankası'nın, “Türkiye'de iki buçuk milyon lira sermayeli bir Türk Anonim Şirketi tesisiyle senede 10-12 bin ton kabiliyetinde yazı ve sargı kâğıdı ile karton imal eden bir fabrika kurmaya karar” verdiklerini görüyoruz. Bu karara göre, adı geçen müesseselerin şirket sermayesindeki iştirak hisseleri, Sümerbank'ın payının çoğunluğu oluşturması esasına göre paylaştırılacaktır. Fabrika donanımını vermek üzere teklif vermiş olan yabancı firmalarla kurucu bankaların genel müdürlerinin görüşmelerde bulunmaları ve bu konuyu tetkik etmiş olan Mühendis Mehmed Ali Bey'in kurulacak fabrikanın teknik hususları hakkında Sümerbank'la temas ederek işleri yürütmesi kararlaştırılmıştır.
26 Kasım 1933 tarihinde ise ikinci toplantılarını yapan Ziraat, İş ve Sümerbank Umum Müdürleri şu ortak kararları alıyorlar
* Kuruluşu kararlaştırılan kâğıt fabrikası için Sümerbank ile müştereken tanzim edilmiş şartnamenin Almanya'da Voith, Bruderhaus, Wagner; İsveç'te Karlstadt; İsviçre'de Escher-Wyss, Fransa'da Allimand; Belçika'da Thiry fabrikalarına gönderilerek, kendilerinden Aralık 1933 sonuna kadar kesin tekliflerinin istenmesi
*Esas itibarıyla tütün almayı kabul eden firmaların gönderecekleri müşterilere tütünlerin gösterilmesi ve bunlardan da kesin fiyat alınması,
*Makinelerin niteliği, randımanları ve fiyatları hakkında alınacak kesin teklifler ile tütünleri almaya talip firmaların satınalma fiyatlarını belirlemek konusundaki girişimlerin, üç bankaya vekaleten İş Bankası Umum Müdürlüğü'nce yürütülmesi.
*Gelecek tekliflerin karşılaştırılması ile fabrikanın ihalesi yapılacak firmanın tayini ve son görüşmelere esas olacak kararların üç banka umum müdürleri tarafından “müştereken tayin ve tesbiti" .
Bu kararlardan çok kısa bir süre sonra, 8 Ocak 1934 tarihinde, Sümerbank İdare
Meclisi'nin İktisat Vekili Celal Bayar'ın başkanlığında yaptığı toplantıda, Kâğıt ve Selüloz işlerinin birbirinden ayrılması ve kâğıt fabrikasının Sümerbank tarafından kurulması kararlaştırılıyor. Bu karar aynen şöyledir: “Kâğıt ve selüloz işlerinin tefrikinin Heyet-i Vekile'ce tensip edildiği, fakat bunların birleştirilmesine Banka tarafından lüzum-u fenni gösterildiği takdire bu cibetin teminine Vekil Beyefendi tarafından çalışılacağı anlaşılmış ve kağıt fabrikasının Sümerbank tarafından tesis edilmesi karar alına almıştır. “
Böylelikle Türkiye'de kâğıt sanayiini kurmak ve geliştirmek görevi 8 Ocak 1934 tarihinde Sümerbank tarafından üstleniliyor ve 21 Haziran 1955 tarihinde Türkiye Selüloz ve Kâğıt Fabrikaları İşletmesi Genel Müdürlüğü (SEKA) kuruluncaya kadar da kâğıt ve selüloz işi Sümerbank'tan soruluyordu. Ancak, Sümerbank tarafından üstlenilen bu sorumluluğun nerede, ne zaman, ne Şekilde ve hangi örgütsel yapı içinde gerçekleştirileceğinin de belirlenmesi gerekiyordu. İşte bu amaçla, 17 Haziran 1934 tarihinde İktisat Vekaleti'nden Başvekâlet'e yazılan 5950 sayılı ve Mahmut Celal (Bayar) imzalı yazıda;
"Hükümetçe kabul edilen sanayi programında kâğıt sanayiinin devlet tarafından tesisi takarrür etmesi üzerine İstanbul, İzmit, Bolu, Zonguldak, Kastamonu, Sinop, Bursa ve Bilecik vilayetlerinin müstemiren kâğıt ve karton ihtiyaçlarını temin edecek mikyasta ve 1.800.000 liralık sermaye tahsisiyle sınai bir müessese vücuda getirecek olan Sümerbank yukarıda isimleri yazılı vilayetlerden müteşekkil mıntıka dahilinde kâğıt fabrikaları tesis ve işletilmesi için Teşvik-i Sanayi Kanunu'nun 20'nci maddesine tevfikan ve 25 sene müddetle imtiyaz verilmesini talep etmektedir.
Teşvik-i Sanayi Kanunu'nun 20'ncı maddesinde yazılı vesaik Vekâletimize tevdi edilmiş olduğundan... kâğıt fabrikaları tesis ve işletilmesi hususunda Sümerbank namına 25 sene müddetle imtiyaz verilmesi hususunun İcra Vekilleri Yüksek Heyeti'nce karar altına alınmasını yüksek müsaadelerine arz ve rica eylerim efendim.”
Bu yazının bir kopyası Bakanlar Kurulu'na gönderilirken, bir kopyası da Maliye Vekaleti'ne gönderilmiş ve görüş istenmiştir. Maliye Vekaleti'nin Başbakanlık Yüksek Makamı'na yazdığı 9.7.1934 tarihli yazıda, “...Sümerbank'a mevzubahis vilayetler hududu dahilinde kâğıt fabrikası tesis ve işletmesi imtiyazının yirmi beş sene müddetle verilmesinin muvafık” olduğunun belirtilmesi üzerine, ertesi gün, yani 10 Temmuz 1934 tarihinde, konuyla ilgili kararname kabul edilmişti.
Sümerbank yaklaşık bir yıl önce 3 Haziran 1933 tarihinde kabul edilen 2362 sayılı kanunla kurulmuştu. 17 Haziran 1938 günü yürürlüğe giren 3460 sayılı kanunla iktisadi devlet teşekkülü haline getirildi. Türkiye'nin sanayileşmesini üstlenen bir kuruluştu. Yasayla kendine verilen görev çok kısa olarak, Birinci Sanayi Planı'nı hayata geçirmekti. Devlet Sanayi Ofisi'nin ve Türkiye Sınai Kredi Bankası'nın yerine geçiyor, devlet eliyle sanayileşme girişiminin planlanması ve uygulanmasını üstleniyordu. Kâğıt sanayii de yeni kurulacak sanayiden olduğuna ve Plan'ın stratejik hedefleriyle tam bir uyum sağladığına göre, bu sanayii Sümerbank'ın kurmasından daha doğal bir şey olmayacaktı. Gerçekten de mali portesi yaklaşık 40 milyon TL olan Birinci Plan içinde kâğıt ve selüloz sanayiine ayrılan kaynak dokuma ve demir sanayinden sonra üçüncü sıradadır. Ayrıca, planın en hızlı uygulanan projeleri arasında kâğıt fabrikasının yer alması da dikkat çekicidir.
Birinci Sanayi Planı'nda selülozun bütünüyle memleketimizdeki hammaddelerle üretilebileceği belirtildikten sonra, toplam 625.000 lira sarfıyla başlan 6.000 ton kapasiteli bir fabrika kurulması öngörülmekte, gerektiğinde 500.000 lira sermaye ile bunun genişletilebileceği belirtilmektedir. Planda, kâğıt fabrikası hakkında da şu görüşlere ve önerilere yer verilmektedir: Ülkemizin yıllık kâğıt tüketimi 22.000 tona yaklaşmıştır. Bu ihtiyacın bir ek fabrika ile karşılanması teknik açıdan uygun görülmemektedir. Dolayısıyla yazı kâğıdı cinsleri ile sargılık kâğıt ve karton çeşitlerine öncelik verilmelidir. Kuruluşuna teşebbüs edilmiş olan kâğıt fabrikası da bu düşüncelerle ülke ihtiyacının yaklaşık yarısını üretebilecek bir kapasitede planlanmaktadır. Fabrikanın kurulmasını izleyen birkaç senelik tecrübeden sonra, ülkenin tüm ihtiyacını karşılayacak üretimin, yeni bir fabrika kurularak mı yoksa mevcut fabrikanın genişletilmesi suretiyle mi yapılmasının doğru olacağına karar verilecektir. Fabrikanın düşünülen boyutlarda kurulması için, 1.000.000 lirası makine ve tesisat bedeli, 750.000 lirası arsa bedeli ve bina inşaatı ve 440.000 lirası da işletme sermayesi olmak üzere toplam 2.190.000 lira harcanması düşünülmektedir. Fabrikanın bütün ülke ihtiyacını karşılayacak bir duruma getirilebilmesi için toplam 1.600.000 lira daha harcanması gerekecektir. Planda selüloz ve kâğıt sanayiinin kuruluş yerine ilişkin bir değerlendirme de yapılarak, “Umumi iktisadi ve tedafüi şartlarla işçi tedariki noktaları da düşünülmek üzere İzmit en müsait fabrika yeri olacağı tahmin edilir" denilmektedir.
0 Yorum