Makale serimizdeki ikinci makalemizin devamı niteliğinde olan bu üçüncü ve son makalemizde ilk kağıt fabrikasının üretime başlaması sonrası kağıt sektöründe beraberinde yaşanan olayları anlatmaya devam edeceğiz.

Bir önceki makalemizde de yer aldığı gibi Birinci Kağıt Fabrikasının resmi olarak açıldığı 6.Kasım.1936 tarihindeki açılışı sonrası, kurulması planlanan İkinci Kağıt Fabrikası ile aynı süreçte yurtdışından temini gereken ve zamanın şartlarında getirilmesi zor şartlarda gerçekleşen hammadde ve yardımcı hammaddeler için çözümler oluşturulması gerekmekteydi. Dolgu maddesi olarak kullanılan kaolin için dolgu üretim tesisi kurulması için sipariş süreci 3.10.1938 tarihinde bitirilebilmiştir.

Tesisin inşaatının tamamlanması için 170 günlük zaman verilmiştir. Zamanında tamamlanamamamsa da, 1941 yılı mart ayından itibaren üretime başlamıştır. Birinci Kağıt Fabrikasının 1937 yılında 9.655 ton olan üretimi sektöre olumlu bir bakış açısı sağlamıştı. Ancak, Birinci Kağıt Fabrikasının zaman olarak kuruluşu, şansız bir döneme denk gelmişti. Avrupa'daki ekonomik yapı, silahlanma yarışı ve savaşa kayması, savaş maddelerinde de hammadde olarak kullanılmakta olan selülozun ve selüloz hammaddesi olan odunun fiyatının da artmasına neden olmaktaydı. Piyasa tarafından gerçekleştirilen ithal kağıdın temini zorlaştığı gibi, fiyatları da kontrolsüz olarak artmaktaydı. 1937 ve 1938 yıllarında gazete sahiplerinin asıl işi gazete kağıdı temini olmuştu. Gazeteler yayınlarında kurulmakta olan İkinci Kağıt Fabrikasına yer veriyor ve kurulması düşünülen Selüloz Fabrikasına ilişkin umut veren haberlerden bahsediyordu. Aynı dönemde, gazeteler kağıt fiyatlarının aşırı yükselmesini ve vurgunculuğu eleştiren yazılar yayınlıyordu. Bazı gazeteler ise, bu durumun sorumlusu olarak Sümerbank Kâğıt ve Karton Fabrikasını göstererek ona yükleniyordu. Devlet de üzerine düşen sorumluluğu alarak, birbiri ardına yayınladığı kararnamelerle, gümrük tarifelerini değiştiriyor, miktar tahditleri koyuyor ya da kaldırıyor, özellikle yerli kâğıdı korumak amacıyla ithal kâğıdın gümrüğünü artırırken, ithal edilen kâğıt ham maddelerini gümrükten muaf tutarak ülkede bir kâğıt bunalımını önlemeye çalışıyordu. 1937 yılındaki Bakanlar Kurulu kararlarına bakıldığında, “Norveç'ten tedariki gerekli görülen şifonlu harita kâğıdı” ve “mektep kitapları için lüzumu olan 105 ton kâğıdın memlekete sokulmasına izin verilmesi” türünden pek çok karar yer alıyordu. Hükümet ayrıca, basın için gerekli olan ithal gazete kâğıdının Matbuat Umum Müdürlüğü tarafından dağıtılmasını da hükme bağlıyordu.

Bu sıkıntılı dönem içinde İktisat Vekaleti yine bir yabancı uzmana 1937 yılı Nisanında fabrikada inceleme yaptırdı. İncelemeleri gerçekleştiren Mühendis olan Bodlaender ile birlikte fabrikada incelemelerde bulunan Dr. Sachsenberg 20 Nisan 1937'de hazırladığı raporunda özetle şu değerlendirme ve eleştirilerde bulunuyordu:
-Odun hamuru hazırlama dairesinde ağaç istif işlerine, ağaçların çaplarına ve Ölçüm işlerine daha fazla titizlik gösterilmelidir.
-Kâğıt makinesi salonunda zeminin iyileştirilmesi ve taşıma işlerinin el ile değil de havai hat ya da vinçle yapılması yerinde olur. Değişik kâğıtların buhar sarfiyatı farklıdır. Maliyeti doğru hesaplayabilmek için her makineye bir buhar ölçme cihazı takılması gerekir.
-ikmal ve tefrik ve ambalaj dairelerinde ölçümlerin daha iyi yapılması gereklidir. Özellikle tefrik ve ambalaj dairesinde işçiler çok sıkışık bir durumda çalışmaktadırlar ve burada çalışan işçilerin verimlerine göre ücretleri örneğin Avusturya'dakine göre çok yüksektir.
-Satınalma ile satış ve sevkiyatta bazı sorunlar vardır. Satınalma zamanında ve uygun miktarlarda yapılamamakta; satış işi de yeterince iyi düzenlenememektedir.
-Organizasyon ve hesap işleri bir sisteme bağlanmıştır. Burada da ölçme işlerinde meydana gelen aksaklıkların düzeltilmesi gerekir ve işletme amirinin üzerindeki bürokratik yükün azaltılması yerinde olur.
-Fabrikanın randımanı Avrupa'daki benzerleriyle karşılaştırılarak anlaşılabilir. İzmit'te bir ton kâğıdın yaklaşık bir kat daha pahalı olduğu gözlenmektedir. Bunun başlıca nedeni, pahalı tedarik edilen ilk maddeler, yüksek personel masrafları, yüksek amortisman oranları ve yönetim giderlerinin yüksekliğidir. Fabrikanın her biriminde çalışanların sayısı çok yüksek gözükmektedir.

Rapordaki eleştiri ve temenniler genç bir Cumhuriyetti yeni kurulmakta olan bir sektörün ve daha iki yılını doldurmamış bir fabrikada kağıt sektörü gibi uzmanlık isteyen bir alanda yol gösteren eleştiri ve temenniler olarak düşünülebilmektedir. Ancak, gerçek te Birinci Kağıt Fabrikasında yapılan üretim maliyetinin yüksek olmasıydı. Maliyetlerin asıl nedeni ise fabrikanın iyi yönetilmemesi ya da işçi ücretlerinin yüksekliği değil, kullanılan ana hammadde ve yardımcı maddelerin maliyetteki yüksekliğiydi. Çünkü, girdi olarak kullanılan hammadde ve yardımcı maddelerin ithal edilerek getirilmesi maliyetleri çok yükseltmekteydi. Birinci Kağıt Fabrikasının kurulması amacıyla mesnet olarak alınan "hammadde ve yardımcı maddelerinin yurt içinde bulunduğu" gerekçe, TBMM'de basında ve Sümerbank Genel Kurulları'nda kağıt sanayi için eleştirilerin odak noktasındaydı.

Kağıt üretim prosesinin hammaddesi selüloz ve selülozun da hammaddesi odundu. Selüloz sanayii kurulmadığı için kimyasal proseslerle üretilen selüloz yerine selüloz tümüyle mekanik hamur ile üretiliyor, mekanik hamur için gerekli odun da büyük oranlarda yurtdışından temin ediliyordu. Odunun yurtdışından temini tamamen maliyet etkisine dayanmaktaydı. İzmit'e yaklaşık 50 km. uzaklıkta bulunan Düzce ormanlarındaki köknar ağacının ton maliyeti ormanda 12 lira iken odunun ormandan Adapazarı istasyonuna oradan da İzmit'e nakliyesi ton başına 7 lira gerektiriyor ve bir ton köknar ağacının fabrikaya girişi 19 liraya gerçekleşmeydi. Alternatif olarak Odese limanı üzerinden Kuzey Rusya ormanlarından temin edilen köknar ağacının İzmit fabrikasına 1 ton için giriş maliyeti 11 Lira idi. Bu nedenle, fabrika Rus odununu almayı tercih ediyordu. Bu tespit bir yandan yoğun eleştirilere neden olmuş, bir yandan da yerli selüloz sanayiini kurmanın karşı konulamaz gerekçesini oluşturmuştur. Sümerbank Genel Kurulu'nun toplantılarından birinden sonra açıklama yapan İktisat Vekili Celal Bayar: “Esasen selülozu müşkülatla tedarik edebildik. Hükümet bütün nüfuzunu kullandı. Bir memleketle, bir senelik selüloz ihtiyacımızı temin hususunda anlaştık. Diğer memleketler reddettiler. Su halde o memleketle bir senelik selüloz hususunda bu kombinezonu yapmamış yahut yapamamış olsaydık kâğıt fabrikamızı tatil mecburiyetinde kalacaktık" diyordu. Sümerbank Genel Kurulu'nun raporunda ise şu değerlendirme yapılıyordu:
“1936'da ilk iş yılını geçirmiş bu fabrikamız ham madde tedarikinde karşılaştığı muhtelif müşkülatı iktiham ederek (hiçe sayarak) şayan-ı memnuniyet bir faaliyet gösterebilmiştir. Bu müşkülat, bir taraftan odun ve selüloz tedarikinde, bilhassa mubayaa imkânlarının bazı şartlarla mukayyet bulunmasından ve diğer taraftan dünyada selüloz istihlakinin bütün tahminleri tecavüz eden bir mikyasta artması ve dolayısıyla odun ve selüloz fiyatlarında müşahede edilen tereffüler (yükselmeler) şeklinde tecelli etmiştir. Bu ilk sene zarfında edinilen tecrübelerle sabit olmuştur ki, milli kâğıt ve karton endüstrisini gecikmeksizin ham madde istihlakini temin eden kuvvetli bir selüloz fabrikasıyla teçhiz ve yeni milli endüstriye aynı ehemmiyette olan odunun da dahilden tedarikini temin etmek zarureti vardır ”.
Kâğıt sanayiinin durumu gündemdeki yerini 1938 yılında da korudu. Konu siyasi iktidarı da bir hayli meşgul ediyor olmalıydı ki, Cumhurbaşkanı Atatürk, 1938 yılının Ocak ayında İzmit'ten geçerken fabrika müdürü Mehmed Ali Kâğıtçı'yı trenine davet ederek kendisinden izahat almış; bundan kısa bir süre sonra da yeni Başbakan Celal Bayar İzmit'e giderek incelemelerde bulunmuştu.
Sümerbank'ın diğer müesseselerinde de benzer sorunların yaşanıyor olmasının bir sonucu olarak, devlet fabrikalarının “sevk ve idaresini" belirli esaslara bağlayan bir yasa çıkartılmış ve Orman Kanunu'nda bazı değişiklikler yapılarak kâğıt sanayiinin ihtiyacı olan odunun Rusya ve Romanya yerine ülke içinden sağlanmasının çareleri aranmıştır.

26 Haziran 1938'de 3460 sayı ile TBMM'de kabul edilen bu yasadaki özellikle Sermayesinin Tamamı Devlet Tarafından Verilmek Suretiyle Kurulan İktisadi Teşekküllerin İdare ve Murakabeleri Hakkında Kanun üzerinde durmak gerekir. Çünkü bu kanun, bu tarihe kadar yönetim açısından oldukça belirsiz bir görünüm arz eden kâğıt sanayiine temel hukuki bir yapı sağlayan bir kanundur. Bu yasanın düzenlenmesindeki amaç, "ilgili kuruluşlara bir zemin planı vermek, onlara gerekli ticari özerkliği sağlamak fakat aynı zamanda da milli planlama ve idari rejim bakımından yararlı olacak bir genel kontrole" tabi tutmaktı. Kanunun dördüncü maddesine göre bu yönetim ve denetim uzuvları TBMM Genel Kurulu, Başvekalet Umumi Murakabe Heyeti, Sümerbank İdare Meclisi ve Sümerbank Genel Müdürü'ydü. İktisadi Devlet Teşekküllerinin özel hukuk hükümlerine göre idare edilmesi ve tüzel kişiliğe sahip bulunmak üzere benzer tesisleri bir araya toplayan “Müesseseler" müdür ve İdare Komitesi'nce yönetileceklerdi. İdare komitelerinin vazifesi, müesseseyi, iş programlarına ve merkezin tespit edeceği esaslara göre sevk ve idare etmekti. Kanun, fabrika ve işletme tasarruflarının merkezden müesseselere devrini yani bir tür yönetimsel özerkliği esas almıştı; ama bunu yapması, söylemesi kadar kolay olmayacaktı.

Yönetim açısından Sümerbank merkezi ile fabrika ve işletmeler arasındaki ilişki, merkezin müesseseler üzerindeki gözetim ve denetim hakkı dolayısıyla dolaylıydı. Şöyle ki, müesseseler hazırladıkları senelik “İş Programı”nı ve üç aylık “Çalışma Raporları”nı merkeze gönderecekler ve merkez bunları onaylayacaktı. Ancak, müesseseler merkezin tespit ettiği esaslar dahilinde faaliyette bulunacaklar ve merkeze bağlı olacaklardı. Dolayısıyla müesseselerin takdirine pek fazla yer yoktu. Üstelik Sümerbank, müesseseler üzerinde “daimi murakabe ve teftiş hakkı”na sahip olacaktı. Müesseselerin müdür ve idare komiteleri ile servis şefleri Sümerbank Genel Müdürlüğü tarafından diğer çalışanlar ise idare komitesinin kararıyla müessese müdürü tarafından atanacaktı. İdare komitesi, müessesenin servis şefleri arasından seçilecek en az üç kişi ile müdür ve müdür yardımcılarından oluşacaktı. Bundan böyle Sümerbank'a kısaca teşekkül, ona bağlı işletmelere ya da kurumlara da müessese denecekti. Dolayısıyla Kâğıt ve Karton Fabrikaları'nın adı da Sümerbank Selüloz Sanayii Müessesesi olmuştu.

3460 sayılı yasanın, Başbakanlığa bağlı, “Umumi Murakabe Heyeti” adıyla bir denetim organı oluşturduğunu da belirtmek gerekir. Buna göre, teşekküller ve müesseseler, her yılın 26 Aralığında gelecek yılın çalışma/iş programlarını Murakabe Heyeti'ne yollayacaklar; ayrıca İdare Meclislerinin ve Komitelerinin kararları da Heyetçe incelenecekti.

İlk Kağıt Fabrikası sonrasını içeren makale serimizi bu yazımızla sonlandırmış durumdayız. Sabrınız için teşekkürler.