Batıda kullanılan dillerinin birçoğunda kağıt kelimesinin köküne inildiğinde, Mısır'da üretilmiş olan papirüsü görürüz. Zamanında Mısır uygarlığında, bir yazı yüzeyi olarak papirüs, kolay taşınabilmesi, istenen şekil ve büyüklükte üretilebilmesi ve üzerine kolay yazılabilmesi gibi özellikleri nedeniyle, bugün kullandığımız kâğıda en yakın yazı yüzeyi olmuştur. Ancak papirüsün yeterli miktarda dayanıklı olmaması nedeniyle alternatif yazı yüzeylerinin bulunması sürekli araştırma konusu olmuştur. Üretildiği çağlarda, İtalya, Suriye, Filistin gibi ülkelerin nemli iklimi nedeniyle papirüsün çabuk bozulmasına engel olunamıyordu. Ayrıca papirüsün elde edildiği bitki sınırlıydı ve gelişen uygarlığın yazı yüzeyi ihtiyacını tek başına karşılaması olanaklı değildi.

Papirüs (cyperus papyrus), Mısır'da Nil kıyılarında boyu 4-6 metreyi bulan köşeli gövdeye sahip bir bataklık bitkisi olarak bilinmektedir. Papirüsün üçgen gövdesi arasında yer alan yüzeyi yaklaşık 15 cm. civarında idi. Gövdenin üzerinde yer alan yeşil renkli parlak kabuk soyulduğunda, beyaz renkli ve lifli selülozik öz doku yazı yüzeyi için ana maddeyi oluşturmakta idi. Papirüsün gövdesi üst, orta ve alt kısımlarından birkaç parçaya ayrıldıktan sonra, kabukları soyulur, keskin bir bıçakla elden geldiğince ince dilinir ve bu ince tabakaların bir bölümü yan yana sıralanır, bir bölümü de bunların üzerine çaprazlamasına konularak nemlendirilir ve ağırlık altında birbirlerine yapıştırılarak güneşte kurutulurdu. Elde edilen tabakanın yüzeyi daha sonra taş, kemik, sedef vb. sert cisimlerle perdahlanırdı. Su, sirke ve un gibi malzemelerle yeniden nemlendirilen papirüs ağırlık altında kurutulur ve “kutsal harfler” anlamına gelmek üzere sonradan Yunanlılarca "bieroglipb" diye adlandırılan o güzel yazının yazılmasına elverişli bir yüzey oluşturulurdu. Papirüs yazı yüzeylerinin enleri genellikle 20 cm dolaylarında, boyları ise 50 cm'ye varan uzunlukta olurdu.)

Papirüs tek tek tabakalar halinde kullanıldığı gibi birbirine dikilmiş ya da yapıştırılmış uzun şeritler biçiminde de hazırlanır ve daha kullanışlı olması için de bir ya da iki ucuna tahta parçaları tutturularak rulo haline getirilirdi. Bu rulolar kavanozlar içinde saklanırdı, En iyi kalite papirüs yazı yüzeyleri, bitkinin orta kısmından elde edilenlerdi. Önceleri yalnızca dini metinlerin yazıldığı bu tabakalara “hieratic” denirdi. Çok daha sonraları bu iyi kalite papirüslere Roma İmparatoru Augustus'un adına izafeten Cbarta Augustan denmiştir. Papirüs, Fenikeliler eliyle Mısır'dan tüm Akdeniz dünyasına yayılırdı. Yunanlılar, papirüsü genellikle Byblos adlı Fenike limanı (Lübnan'da bugünkü Jebal adlı balıkçı kasabası) kanalıyla elde ettikleri için bu yazı yüzeyine byblos adını vermişlerdi. Bu yazı yüzeyine Romalıların verdiği ad ise cbarta papyracoe idi. Papirüsün en büyük tüketicisinin Roma İmparatorluğu olduğu bilinmektedir. Özellikle İskenderiye'deki papirüs imalathanelerinin mamulleri Roma'daki imalathanelerde yeniden elden geçirilir, işlenir, daha kaliteli bir yazı yüzeyi haline getirilirdi. Fannius Usta'nın Roma'daki imalathanesi bunların en ünlülerindendi ve burada işlenen papirüsler ustanın adıyla anılırdı.

İnce oluşu ve arkasını gösterdiği için papirüsün genellikle bir yüzüne yazılırdı. Katipler, kamıştan yapılmış bir tür fırça kalemler; kırmızı ve siyah olmak üzere iki renk mürekkep kullanırlardı. Kırmızı mürekkep yeni bir paragraf ya da yeni bir bölümün başlangıcını belirlemek için kullanılırdı. Bu geleneğin Roma ve Ortaçağ Avrupa'sında da devam ettiği görülmektedir. İki renkli mürekkeple üstat katiplerce yazılan hiyeroglif, tarihte bulunmuş en güzel yazılardan birisi olarak kabul edilir. Hiyeroglifin bu güzelliğinde ve bu eski Mısır yazısının uzun çağlar boyunca fazla değişmeden kullanılmasında, papirüsün elverişli bir yazı yüzeyi olmasının da etkisi olsa gerektir. Mısır'da papirüsün imalatı MS X. yüzyılın ikinci yarısına kadar devam etmiştir. Avrupa'da MS XI. yüzyılda papirüs kullanıldığı bilinmektedir.

Eski Dünya'da papirüsün yazı yüzeyi olarak hükümran olduğu çağlarda Yeni Dünya'da da papirüse çok benzer bir yazı yüzeyi üretiliyor ve kullanılıyordu. Azteklerin amatl, Mayaların buun adını verdikleri bu yazı yüzeyleri aynen papirüste olduğu gibi gerçek kâğıt değildi. Kısa liflerin keçeleştirilmesi yoluyla yapılmıyor, doğal uzun lifli selülozik maddelerin bir tür işlenmesiyle elde ediliyordu. Bununla birlikte gerek papirüs gerekse amati ve buun'un hem çok miktarda üretilmeleri hem de bir dizi işlem sonucu elde edilmeleri, bu yazı yüzeylerini ağaç kabukları, palmiye yaprakları vb yazı yüzeylerinden ayırıyordu. Aztek ve Mayaların yazı yüzeyi, /icus (yaban inciri) ağacının kabuğundaki uzun lifli özden yapılıyordu.

Kağıt üretimin temeli ve başlangıç noktası olarak bilinen papirüsü kısaca tanıtalım istedik.