Bilindiği üzere Kağıt, Barut ve pusula gibi Doğudan gelerek insanlığın gidişini etkileyen buluşlardan birisidir. Kağıdın üretim tarifi, "selülozik malzemenin sıvı ya da hamur haline getirildikten sonra tek bir elek üzerinde keçeleştirilmesi ya da hasırlaştırılmasıyla elde edilen tabakaya kâğıt denir" şeklinde olmaktadır. Tanımı da söyle olabilir "selülozik olmayan öğelerden arındırılmış uygun bitkisel liflerin sürekli bir ağ tabakası haline dönüştürülmesiyle elde edilen yüzeye denir". Hammadde olarak, ağaç, paçavra ve kimi otsu maddeler kâğıt yapımında kullanılan temel maddelerdir. Kâğıdın kendinden önceki papirüs ve Parşömen yazı yüzeylerinden temel farkı, istenilen miktarda ve ucuza üretilebilmesiyle öteki yazı yüzeylerinden çeşitli bakımlardan daha nitelikli ve elverişli oluşudur.

Papirüs içerikli makalemizde de değindiğimiz gibi çeşitli Avrupa dillerinde, kağıt kelimesi karşılığı kullanılan , paper, papier,papiro vb kelimeler papyrus tan türemiştir. Türkçe, Farsça, Arapça ile Hint ve Malaya dillerindeki kâğıt kelimesinin aynı kökten ama farklı bir sözcükten türediği bilinmektedir. Kâğıt kelimesinin aslının, Uygurca, Sanskritçe ya da Farçadan gelmiş olabileceği konusunda görüşler vardır.

Kağıt kelimesin Türkçe anlamının derinlerine inildiğinde, Berthold Laufer'in etimolojik çalışmalarına dayanan Osman Ersoy ve Celal Esad Arseven kâğıdın Türkçe kökenli bir kelime olduğunu kabul etmektedirler. Arseven, Türklerin yassılttıktan sonra havada kuruttukları etlere kakaç dediklerini, taş merdane ile ezilerek hazırlanan elyaf hamurundan elde edilen yaprağa da kakat (kağat) adını verdiklerini ve kelimenin zamanla kağıt şekline dönüştüğünü ileri sürmektedir. Ersoy ise, kâğıdın Uygurcadaki kağat, kagas kelimelerinden geldiğini, önce Farsçaya sonra da Arapçaya geçtiğini Laufer'den aktarmaktadır. Şinasi Tekin kâğıdın Uygurca metinlerde kegde keklinde geçtiğini ve kelimenin Uygurcaya Soğutçadan geçmiş olması gerektiğini belirtiyor.

Yaygın olarak, kâğıdın ilk kez Çin'de yapıldığı konusunda genel bir görüş birliği vardır. Bununla birlikte, kâğıdın lifli hücrelerin keçeleştirilmesi tekniği ile elde edilmesinden hareket eden kimi araştırmacılar ve uzmanlar, bu arada Mehmed Ali Kâğıtçı, keçenin dokunmuş kumaştan çok daha önce Türklerce “icat ve imal edilmiş bulunduğunu” dolayısıyla aynı teknikle imal edilen kâğıdın icadında da Türklerin yol göstermiş olduklarını ileri sürmektedirler. Hemen hemen bütün kaynaklarda, Çin Hanedanı'nın Ts'ai Lun adlı bir memurunun MS 105 yılında, yıllar süren uğraşlar sonucu kâğıdı bulduğu kaydedilmekte ise de, söz konusu tarihin kesin olmadığı, MS 105 yılının tarihlenmiş bir belgeden kaynaklandığı ve bu tarihten önce de Çin'de kâğıt üretildiği çeşitli kaynaklarca belirtilmektedir. Nitekim, Huang Wen Pi adlı Çinli bir arkeolog 1933 yılında keten benzeri liften yapılmış yaklaşık 50'ye 100 cm boyutlarında bir kâğıt bulmuş, bu kâğıt parçası ile birlikte bulunan tahta parçaları üzerindeki tarihlerin MÖ 49 ve MÖ 8 tarihlerini taşıdığı görülmüştür. Yine bir başka arkeolog, Shih Chang Ju, 1942 yılında hemen hemen aynı yörede toprak altında kalmış bir başka kâğıt parçası bulmuş ve bunun da MS 93-96 tarihlerine ait olabileceği hesaplanmıştır. Bu veriler kâğıdın ansızın ortaya çıkmadığını, bilinen MS 105 tarihinden önce de kullanıldığını, bununla birlikte, mevcut bilgilerimize göre, çağdaş anlamda kâğıdı bulmuş olma onurunun da Çinlilere ait olduğunu göstermektedir.
Kağıdın yayılışının İpek Yolu ile olduğu bilinir.Bu yeni icat, ilkin İpek Yolu'nun başladığı bölge olan Çin'in hemen batısındaki Lou Lan ve Tung-Huang'da kullanılmış ve imal edilmiştir. Kağıdın, ticaretin ana bağlantılarından olan İpek Yolu'nu izleyerek, Orta Asya, İran ve oradan da tüm Arap dünyasına yayıldığı kabul edilir. Kâğıdın Müslümanlarca öğrenilişinin, 751 yılındaki ünlü Talas muharebesinde esir düşen Çinli ve Türk kâğıt ustaları yoluyla olduğu bilinir.
Çin ve İslam dünyasında kağıt kalitesi farklılık göstermiştir. Gerek 751 tarihinden sonra İslam dünyasında, gerekse Doğu Türkistan şehirleriyle Çin'de imal edilen kâğıt arasında önemli bir fark bulunduğu bilinmektedir. Şinasi Tekin'in belirttiği gibi, bu farklılık kullanılan yazı malzemesinin cinsinden yani fırça ya da kalem oluşundan kaynaklanmaktadır. Çin'de imal edilen kâğıtlar ince böğürtlen elyafından yapıldığı için yumuşak, kolay bükülebilen cinsten ve şeffaftırlar. Yazı malzemesi olarak kullanılan fırça bu kâğıtların üzerinde kolay hareket eder. Ancak, İslam dünyasında ile el yazma tercih edilmiştir.

Kâğıdın Çin dışında yapılmaya başlanması yalnızca İslam dünyasına münhasır olmadı. MS 610 yılından itibaren, Koreliler kanalıyla Japonlar da bu zanaatı öğrendiler ve VIII. yüzyılda Japonya'nın dokuz ayrı yöresinde kâğıt imal edilir hale gelmiştir. Yeni buluş Semerkant üzerinden Arap 'dünyasına oradan da XII. yüzyıldan itibaren Batı dünyasına yayıldı. Yakındoğu'da ilk kâğıt imalathanesi Horasan Valisi EL-Fazl'ın önayak olmasıyla ve Harun Reşid'in özel ilgi ve desteği ile 793-794 tarihinde Bağdat'ta kuruldu. Bugün İslam dünyasına alt bilinen en eski tarihli kâğıt (MS 879) üzerinde 1001 Gece Masallarından bir iki satırlık Arapça metin olan bir parçadır. Bunu MS 1080 tarihli, Uygur harfleriyle Karahanlı Türkçesinde yazılmış bir alım-satım senedi izler. Orta Asya ve Çin dışında tarihlenmiş en eski kâğıtların bu ikisi oluşu dikkate değerdir.

İçinde bulunduğumuz coğrafyada Bağdat'tan sonra Şam Trablusşam, Hama, Yemen, Mısır ve Fas'ta kâğıt yapılmaya başlandı. Bağdat kâğıthanelerinin XV. Yüzyıla kadar gelişmesinin sürdüğü biliniyor. X. yüzyılda Şam kâğıtları (Charta Damascsia) bir sonraki yüzyılda ise, Kahire yapımı kâğıtlar pek makbul idi. İslam dünyasının çeşitli merkezlerinde üretilen kâğıtlar, İslam dünyası içinde olduğu kadar Avrupa'ya da satılıyordu. İbnü'n Nedim'in Fibrist'inden X. Yüzyıldaki İslam dünyasında kullanılan kağıtların Fir'avni, Süleymani, Ca'feri, Talhi, Tahiri, ve Nuhi gibi altı cins kağıdın varlığının olduğunu öğreniyoruz.

Araplarda kağıt imalatı devlet tekelinde idi. Bu işle uğraşan bilge kişilere de "El Varrak denilirdi. Araplar kağıt kullanımını sınıflandırmış, kağıtları renk ve kalite açısından birkaç çeşitte ayırmış ve kullanım amaçlarını farklılaştırmışlardır. Sıradan kağıt beyazdı. Yüksek tabakanın kullandığı kağıt kırmızı, zenginliğin ve ihtişamın temsili olan kağıt ise safran(sarı) renkli idi. En dikkat çeken ise mavi Kağıdın (çivit rengi) kadere işaret etmesi idi. İdam kararları mavi kağıtlar üzerine yazılırdı. XI. Yüzyılın başında Kahire'de kağıt o kadar boldu ki, dükkanlarda satılan malzemelerin bugün olduğu gibi, kağıtlara sarılarak müşteriye verilme kültürü bu yıllarda oluşmuştur.
Kağıdın Avrupa üzerinde etkisi yine Araplar aracılığı ile olmuştur. XI. Yüzyıldan itibaren Araplar eliyle İspanya ve İtalya üzerinden Avrupa'ya yayılmıştır. Endülüs'teki ilk kâğıthanenin 1144-1145 tarihlerinde Satibe'de (Xativa, bugünkü adı ile Sen Felipe de Jativa) kurulmuş olduğu bilinmektedir. Hatta Xativa Belediyesi arşivlerinde daha sonra bulunan bir belgeden, bu kentte 1036 yılında bir kâğıthanenin var olduğu da anlaşılmaktadır. İspanya'da kâğıtçılık, XIII. yüzyılda Katalonya'ya kadar yayılmıştı. Barcelona'nın batısındaki Capellades kasabasında kurulmuş bulunan tarihi kâğıthanelerden 1238 tarihinde faaliyete geçmiş olanlardan birisi, günümüzde de varlığını sürdürmektedir. İtalya'nın Fabriano kentinde de 1276 yılında büyükçe bir kâğıt imalathanesinin kurulduğu, aynı kentte 1350 yılında 50'den fazla kâğıt imalathanesinin faaliyette bulunduğu bugün artık biliniyor. Kâğıtçılık bu iki Akdeniz ülkesinden kıtanın içlerine doğru yayılmasını hızla sürdürdü ve kâğıtçılığı Doğu'dan öğrenen Avrupalılar çok geçmeden Doğu'ya kâğıt ihraç eder duruma geldiler. İtalya'dan sonra Fransa (1348), Almanya (1390), Belçika (1407), İsviçre (1400-1411), İngiltere (1490), Polonya (1491), Avusturya (1498), Danimarka (1540), Hollanda (1586), Amerika (1690) ve Rusya'da (1712) kâğıt imalathaneleri kuruldu.
Bu arada son araştırmalar, kâğıtçılığın Avrupa kıtasına yayılmasında Türklerin de etkisi bulunduğunu göstermektedir. Mehmed Ali Kâğıtçı'nın çeşitli Batı kaynaklarına dayanarak yaptığı belirlemelere göre, İkinci Haçlı Seferi sırasında esir düşen Avrupalıların Anadolu'daki kâğıthanelerde çalıştırıldıkları ve sonra bu zanaatı İtalya ve İspanya'ya taşıdıkları anlaşılıyor.

İngilizcede Kağıt Fabrikalarına Paper Mill(Kağıt Değirmeni) denmesinin hikayesi Araplara dayanmaktadır. Doğudan kaynaklanan bir buluş olan kâğıt Arapların elinde yayılmıştır. Araplar, kâğıt yapım tekniğine, o günler için önemli sayılabilecek, bir katkı da getirdiler. Kâğıt yapılacak malzemeyi hamur haline getirmek için önceleri havan ve tokmak kullanılırdı. Araplar, değirmen taşlarına benzeyen ve su gücü ile hareket ettirilen bir tür inceltme makineleri icat ettiler. Kâğıt değirmeni (paper mill, papier mühle) sözcüğü bu buluştan kaynaklanmaktadır.

Avrupa'da Tüccar sınıfının oluşması ile kağıt önemini daha artırarak aranır duruma gelmiştir. Kâğıt, gerek bir meta olarak, gerekse üretim tekniği açısından asıl gelişmesini Avrupa'da, kapitalizmin gelişmesine paralel olarak sağlamıştır. Temelde tüccar (merkantil) kültürü olmak Üzere, matbaanın icadı, okuma alışkanlığının gelişmesi ve kâğıdın ulusal ve uluslararası ticaretin önemli bir öğesi haline gelişi, kâğıt üretiminin ve kâğıdın gelişmesini belirledi. Tüccar kültürü, her şeyden önce yazı ve aritmetik kültürü üzerine kurulu bir kültürdü. Tüccar kültürünün kâğıda pek fazla ihtiyaç gösteren kimi sonuçları ya da görünümleri poliçe, çift kayıt esasına dayanan defter tutma pratiği ve tacirler için özel olarak hazırlanan elkitapları vb.'nin mükemmelleştirilmesi olmuştur.

Matbaa ise yalnızca kâğıda değil, ucuz kâğıda ihtiyaç gösteriyordu. Bununla birlikte, kâğıdın matbaanın icadından önce de nispeten ucuzlamış olması kitapları elle çoğaltmanın güçlüğü nedeniyle kâğıt talebinin sınırlı kalmasına yol açıyordu. Matbaanın icadı ve çok kısa bir sürede yaygınlaşması, kağıda karşı muazzam bir talep yaratmıştır. XVI. yüzyılın hemen başında, yani matbaanın icadından sonraki yaklaşık 45 yıl içinde Avrupa'da toplam tirajı 15 milyonu aşan, 35.000 kadar çeşitte kitap basılmıştır. Kitabın ucuzlaması ve bollaşması okuma ve kitaba sahip olma alışkanlığını beraberinde getirmiş ve kitap, Avrupa toplumsal sahnesine yeni yeni çıkmakta olan burjuva için bir statü haline gelmiştir.

Bu gelişmeler kâğıda karşı büyük bir talep yaratmış ve kağıt Avrupa ticaret hayatının önde gelen metalarından birisi haline gelmiştir. Kâğıt aynı zamanda uluslararası ticaretin önemli öğelerinden birisi olmuştur. 1500-1700 yılları arasında Fransız ve İtalyan kâğıthaneleri Avrupa piyasasına egemen olmuşlardır. XVII. yüzyıl ortalarına kadar Fransa, İspanyol kolonilerinin en büyük kâğıt ihracatçısı idi. Anılan yüzyılın ikinci yarısında Cenevizliler kâğıt piyasasında ağırlıklarını duyurdular. İtalya'daki yaklaşık 50 kadar kâğıt imalathanesinde üretilen 200.000 top (bir topta genellikle 480-500 tabaka kâğıt bulunuyordu) kâğıt her yıl uluslararası pazarlara sürülüyordu. Bu dönemde Ceneviz kâğıtları tüm dünya piyasalarında aranıyordu.

Kâğıdın böylesine önemli bir ticaret meta oluşu üretimin sürekli artmasına ve üretim tekniğinde sürekli gelişmelerin meydana gelmesine yol açtı. Enerji kaynağı olarak kullanılmaya başlanılan rüzgar ve su değirmenleri (özellikle su değirmenleri) kâğıt yapımında büyük kolaylıklar sağladı. Bununla birlikte kâğıt yapım sürecinde, elle ya da makine ile yapılma açısından pek büyük bir fark yoktu. Eskiden hammadde dövülerek hamur (pulp) haline getirilir, hamur tel elekler üzerine yayılarak kurutulur, kurutulmuş yüzeyler daha sonra düzlenir ve yazı yazmaya elverişli duruma getirilirdi. Bu süreçte günümüze kadar sağlanan başlıca gelişmeler ve teknik atılımlar çok kısa olarak şöyle özetlenebilir:
- X. yüzyıldan ve özellikle kâğıt yapımının Avrupa'ya geçişinden sonra, hammaddeyi dövüp hamur haline getirme işleminde mekanik birtakım gelişmeler sağlanmıştır. Bu iş önceleri elle yapılırken, daha sonra mekanik havanlarda yapılmış; XII. yüzyıldan itibaren de mekanik güç, su ve rüzgâr gibi doğadaki enerji kaynaklarından sağlanmaya başlanmıştır. Hammaddenin hazırlanmasında önemli bir gelişme 1680 yılında hollander'in icadıdır. Bir merdane üzerine yerleştirilmiş kesici aygıtlar sayesinde çok miktarda paçavrayı kâğıt hamuruna dönüştürme olanağı veren bu alet, Hollanda'da geliştirildiği için bu adla anılmaktadır.
- Kâğıt yapımında yoğun olarak kullanılan keten ve pamuklu paçavralar önceleri çürümeye terk edilerek ayrışması sağlanırken, daha sonra kireç katılarak ayrışma süreci hızlandırılmıştır. Önceleri kovalarla taşınan kâğıt hamuru daha sonra yerçekimi esasıyla hareket eden kaplarla iletilmiş ve ayrışmanın hızlandırılması için kaplar ısıtılmaya başlanmıştır.
- Firmaların alamet-i fabrikası olarak kullanılan filigranlara Avrupa kökenli kâğıtlarda ilk kez XIII. yüzyılda rastlanmaya başlanmış, filigranlı kâğıtlar XV. yüzyılda yaygınlaşmıştır.
- İlk zamanlarda kâğıt, levha haline getirildikten sonra kurumaya terk edilir ve kuruyan kâğıt özel taşlarla perdahlanmıştır. XVII. yüzyılda düz taşların yerini metal balyozlar almış, XVIII. yüzyıl başlarından itibaren ise kâğıt levhalar tahta silindirlerin arasından çekilerek bu perdahlanma işlemi yapılmaya başlanmıştır.
- Her dönemde paçavra dışındaki malzemeden kâğıt yapılabilmesi için çaba harcanmıştır. Ancak XIX. yüzyıl başlarında Mathias Koops, Londra Patent Ofisi'nden kullanılmış kâğıdın mürekkepten arındırılması ve sap, saman, diken, kendir ve kenevir artıkları, ağaç kabuğu ve odundan kâğıt yapımı için patent almıştır.
- Şu anda da kullanılmakta olan "Fourdrinier" yaş kısım konsepti, Nicholas-Louis Robert adında bir Fransız 1798 yılında ilk kâğıt makinesini icat etmesi; ancak buluşunu, İngiltere'de Fourdrinier Kardeşler'in sermaye desteği ile Bryan Donkin adlı bir mühendis ile geliştirilmiştir. Fourdrinier Makinesi kâğıdın eski yöntemlere göre en az on kat daha hızlı üretilmesini ve tabakalar yerine rulolar halinde istenilen uzunlukta kâğıt üretilebilmesini olanaklı kılyordu ki, bu, kâğıt üretiminde gerçekten önemli bir sıçramaydı. Kâğıt makinesi XIX. yüzyılın ikinci yarısında geliştirilmiş ve mükemmelleştirilmiştir.
- XIX. yüzyıl ortalarında kâğıt talebi öyle boyutlara ulaşmıştır ki, kağıt yapımcıların yeterli miktarda pamuklu ve keten paçavra bulmakta güçlük çekmeğe başlamışlardır. Daha önce samanın kâğıt yapımında kullanılmaya başlaması bir ölçüde ferahlık getirmişse de soruna köklü bir çözüm olmamıştır. Sorunun köklü bir şekilde çözülmesi, yaklaşık iki yüzyıldan beri üzerinde çalışmalar yapılan odunun kâğıt hammaddesi olacak şekilde işlenebilmesiyle mümkün olmuştur.

Özellikle XIX. yüzyılın ikinci yarısından sonra kimya alanındaki gelişmelerin odundan kâğıt üretme tekniğinin hizmetine sokulması, hammadde bunalımını büyük ölçüde çözdüğü gibi, farklı kalite ve özellikte kâğıtlar yapılabilmesini olanaklı kılmıştır.
Günümüzde:
Ağaç,
Paçavra,
Kullanılmış kâğıt ve karton,
Ağaç dışındaki doğal hammaddeler (saman, kamış, kendir, kenevir bambu, esparto, jüt vb),
Sentetik elyaf
olmak üzere, başlıca beş kümede toplanabilecek malzemeden kâğıt yapılmaktadır.

Bu web sitesinin yayınlanmasına vesile olan kağıdın tarihte nasıl sahne aldığı ve bugüne nasıl geldiğine kısaca değinmek istedik. Umarım beğenirsiniz.